KKTC TANITIM ANA SAYFA

Kıbrıs Adası

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Tarihi

Tarih Öncesi Kıbrıs Adası

Roma Dönemi

Bizans Dönemi

Haçlılar Dönemi (I.Richard) 

Lüzinyan Dönemi

Venedik

Osmanlı Türk Dönemi

İngiliz Dönemi

Kıbrıs Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

KKTC Şehirler Tanıtım

Lefkoşa

Gazi Mağusa

Girne

Güzelyurt

İskele-Karpaz

Lefke

Kültür

Doğal Yaşam

Flora

Fauna

KKTC'de Lüzumlu Telefonlar

ODTÜ KKK ANASAYFA

 

 

İLK ÇAĞLARDA KIBRIS

 

(ESKİ MISIR, HİTİT, AKA, MİKEN, FİNİKE, ASUR, MISIR, PERS, PTOLEMİ(Mısır) DÖNEMİ)

 

Kültürel gelişim ve serpilen ekonomi Kıbrıs için bir yandan avantaj sağlarken adanın savunmasındaki yetersizlik, bu adanın zenginliğinden faydalanmak isteyen güçlü komşularını cezp etmiş ve Geç Bronz Çağı döneminde (yaklaşık M.Ö.1500–1450) Mısır Firavunu III Thutmose’un orduları Kıbrıs’ı ele geçirmiştir. Ancak ada ile ilgilenen Hititler de bir süre Kıbrıs için Mısır ile mücadele etmiş ve Hitit Kralı III. Tudhaliya zamanında (M.Ö. 1320) Kıbrıs, Hitit Krallığı’nın egemenliği altına girmiş ve 120 yıl boyunca onun egemenliği altında kalmıştır. Hitit kaynaklarında Kıbrıs Alashiya olarak adlandırılmıştır. Özellikle Karpaz bölgesindeki Nitovikla’da yerleşmiş olan Hititliler egemen oldukları dönemde bakır ihtiyaçlarını adadan karşılamış ama aynı zamanda adayı sürgün yeri olarak kullanmışlardır.[1] Bu sürgünlerden biri de amcası III. Hattuşili tarafından tahttan indirilen III. Murşili Uhri-Teşup’tur. Hititlerin Kıbrıs’taki egemenliği, Hitit Krallığı’nın M.Ö.1200’de yıkılması ile bitmiş ve Kıbrıs yeniden Mısır Firavunlarının egemenliği altına girmiştir. Gerek Mısır gerekse de Hitit egemenliği döneminde Kıbrıs, önemli bir ticaret yeri olmuş ve bu ticaret aynı zamanda adaya farklı uygarlıkların etkilerini ve insanları da taşımış ve adada özellikle Dor istilası sonrası Ege’den ve Anadolu’dan milletler Kıbrıs’a göç etmiş ve koloniler oluşturmuştur. Örneğin M.Ö. 1400’den sonra Mora Yarımadası (Peloponnesus)’nın kuzeydoğusundan Mikenli (Mycenaean) ve Akalı (Achaean-Eski Yunanistan’daki dört boydan biri) tüccarlar, adaya düzenli bir şekilde ticari ziyaretlere başlamıştır. Minos’un başkenti Cnossos (Knosos)’u ele geçiren Akalılar, bugün Atina’nın 90 km güney-batısında yer alan Mikenlerin başkenti Mukenai’de de yerleşmişler ve Akdeniz çevresinde etkin olmaya başlamıştır.[2] Bugün bile Kuzey kıyısındaki bir şerit eski çağlarda gelen Akalıların anısına Aka kıyısı (Akamas Peninsula) olarak anılmaktadır.[3] Yeni gelenler kendi kullandıkları dili yaygınlaştırmış ve ticareti yaygınlaştıracak bir alfabe geliştirmişlerdir. Bunlar ayrıca çömlekçi çarkını da tanıtmış ve çömlek üretmeye başlamış ve bu çömleklerde birçok ülkeye tüccarlar aracılığıyla pazarlanmıştır. 1500–1200 arasında Dor istilası ile zayıflayan Mikenlilerin yerini adaya gelen Yunanlılar almıştır. Ancak 1150 ve 1050 arasında Kıbrıs’ta olan depremler adanın Geç Bronz Çağı dönemine ait şehirlerini yıkmış ve bir ölçüde adanın tarihi de karanlık bir döneme girmiştir. Mikenlerin döneminde Truva Savaşı’nın sonuna doğru da (genel olarak yaklaşık M.Ö. 1184) büyük gruplar halinde bu savaştan dönen kesin olmamasına rağmen yeni Aka Konfederasyonu’nda yer alan Mikenliler  oldukları eski Baf olarak anılan Kouklia’da ve Salamis’te yerleşmiş olabilecekleri söylenir.[4]  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kıbrıs Minoa (Cypro-Minoan) Çivi Yazılı kitabe  (Enkomi,Geç Bronz Çağı) M.Ö. 1000  Kaynak: Vassos Karageorgis, The Ancient Civilization of Cyprus, New York; Cowles Education Corporation, 1969, s.130

 

                                                         

FİNİKELİLER DÖNEMİ

Kıbrıs’a yerleşen milletlerden biri olan Anadolu’dan gelen Semitik orijinli Finikeliler, M.Ö.1000 yılının ilk kısmında yoğun olarak yerleştikleri adanın güneydoğu kıyısında yer alan Kition (Citium-Larnaka)’da -ki İncil’de Kittim olarak geçer- bir koloni kurmuş ve daha sonra adanın tamamına hâkim olmuşlardır. Finikelilerin Kitim dedikleri Kıbrıslı Türkler, Finikelilerin gelişini adada Doğu kültürünün Yunan kültüründen daha eski olduğunu kanıtlamak için kullanırlar. Bu temelde Finike kökenli Kıbrıslıların bugünkü Kıbrıslıların ataları olduğu söylenebilir. Ancak Kıbrıslı Rumlar da Finikeli tüccarların en erken M.Ö. 3000 yılında ziyaret etmelerine rağmen Finike kolonilerinin M.Ö. 800’den önce yerleşmediğini belirterek Kıbrıslı Türklerin bu tezini çürütmeye çalışır. Finikelilerin hâkim olduğu dönemde adaya yerleşmiş diğer koloniler de birer şehir krallığına dönüşmüş ve adada 7 şehir krallığı kurulmuştur. Bu krallıklar daha çok Ege ve Akdeniz kökenli kolonilerden oluşmuştur. Bu yüzden Kıbrıslı Rumlar, adanın Helen karakterinin bu dönemde oluştuğu ve adanın bir Helen veya Rum adası olduğu iddialarını buna dayandırırlar ve Yunanistan ile birleşme yani ENOSİS söz konusu olduğunda bunu referans gösterirler.[5] Bu iddialar bir yana adada önemli bir dönem geçirmiş olan Finikeliler Kıbrıs’ı, M.Ö.709’da bir başka Anadolu ve Akdeniz çevresinde egemenlik kurmuş uygarlık olan Asurluların gelişine kadar yönetmiştir. Finikeliler adadaki bakırı iyi değerlendirmiş ve onu kalay ile sağlamlaştırarak objeler yapmışlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mavi mine zemin üzerinde hayvan ve insan figürlü metal içki kabı                 Kaynak:Vassos Karageorgis, The Ancient Civilization of Cyprus, New York; Cowles Education Corporation, 1969, s.24

ASUR DÖNEMİ

Asur Kralı II. Sargon, M.Ö. 709’da Fenikelileri yenilgiye uğratarak Kıbrıs’ı ele geçirmiş ve M.Ö.609’a kadar Kıbrıs’ı yönetmiştir. Asurlular döneminde de var olan Kıbrıs şehir krallıkları Asur Krallarına bağlılık sözü vererek ve haraç ödeyerek varlıklarını sürdürmüşlerdir.[6] İç işlerinde özerk bırakılan şehir krallıklarının sayısı bu sürede aralarında Finikelilerin yönettiği krallık ile Salamis, Amathus, Kition(Larnaka), Kyrenia(Girne), Lapithos (Lapta), Kourion, Marion, Paphos(Baf), Soli ve Tamassos ile 10’a çıkmıştır. Bu sayının artmasında Asurluların güç olarak zayıflamasının da etkisi olmuştur. Kıbrıs şehir krallarının işlevi, hem dini hem de siyasi lider olarak genellikle şehrin savunmasında görev yapan kuvvetlere kumanda etmek olmuştur.[7]

 

MISIR DÖNEMİ

Asurlular, M.Ö.7. yüzyıl sonlarına güç kaybettikleri zaman Doğu Akdeniz bölgesinde onların yerini tekrar Mısır almaya başlamıştır. Mısır’ın Yunan hayranı 26ncı Hanedanı döneminde Mısır Akdeniz’de yeniden güçlenmiştir. Firavun Apries (M.Ö.588–569) güçlü savaş gemisinden oluşan filolarıyla Finike ve Kıbrıslıların ortak donanmasını yenilgiye uğratmıştır. Onun ardından tahta çıkan Firavun Amasis II (M.Ö.570-526), Kıbrıs’ı ele geçirmiş ve Salamis’i ve diğer Kıbrıs şehirlerini yöneten Euelthon’u Firavun’un genel valisi olarak Kıbrıs’ı yönetmesine izin vermiştir. Kıbrıs’taki şehir krallıkları da Asur döneminde olduğu gibi Mısır Firavunlarına bağlılık sözü vererek ve haraç ödeyerek içişlerinde özerklik olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Mısır egemenliği döneminde Kıbrıs’ta Mısır uygarlığı etkili olmuştur. Bu etkileşime ilişkin ilginç örneklerden biri de Kıbrıslı asillerin Mısır kıyafetli ve yılanlı taçlarını giymiş bir şekilde betimleyen heykelleridir. Öte yandan bu döneme ait çömleklerde Mısır etkisi de görülmektedir.[8] Bununla birlikte Mısır egemenliği döneminde Akdeniz ve Kıbrıs’ın ticaret rotası değişmiş ve Kıbrıs madenleri ve keresteleri büyük ölçüde Mısır ve Suriye’ye yönlendirilmiştir. Özellikle Kıbrıs’tan elde edilen kereste Mısır’da gemi yapımında kullanılmıştır. Bu ticaret aynı zamanda Kıbrıs’ın şehir krallıklarının da zenginliklerini ve gelişmelerini korumalarını sağlamıştır.[9] Bu dönemde Kıbrıs bir yandan adada yerleşen Akalar ve Mikenlerin Yunanistan bölgesiyle ticari ve kültürel bağlantılarını korumalarından dolayı Helenleşmeye de başlamıştır. 

 

 PERS DÖNEMİ

Kıbrıs’taki Mısır egemenliği, Amasis II’nin ölmesi ve M.Ö. 525’te Pers Kralı Cambyses (Kombizes) Mısır’ı ele geçirdiğinde sona ermiştir. Aslında önceden Pers etkisine giren Kıbrıs, Pers Kralı Darius döneminde Kıbrıs onun prensliklerinden biri 5. satraplığı olmuştur.[10] Asur ve Mısır döneminde olduğu gibi Pers egemenliği döneminde Kıbrıslı Krallar Perslere de haraç ödeyerek özerkliklerini sürdürmeye devam etmiş ve ada halkı onların ihtiyaçlarını karşıladığı müddetçe onları serbest bırakmıştır. Perslerin ada üzerindeki gücünü sürdürmelerinde bir diğer etken de Finikeliler olmuş hatta bir kara devleti olan Perslilerin denizdeki dayanağı Finikeliler olmuş ve Persler onların Idalium’daki bakır merkezine sahip olmalarına ses çıkarmamıştır. Finikeliler Tamassos ve Lapithos gibi şehirlerin kontrolünü ele geçirmiş ancak Salamis’e sahip olamamıştır. Bu dönemde Amathus, Kition, Kyrenia, Lapithos, Kourion, Marion, Paphos, Soli ve Tamassos gibi küçük şehir krallıklarına göre daha gelişen ve zenginleşen Salamis şehir krallığı ada üzerinde de lider konumuna gelmiştir. Pers döneminde Kıbrıs bütünleşmiş ama aynı zamanda pasifleşmiştir. Ancak Perslerin ağır vergileri Kıbrıslıları bunaltmış ve Kıbrıslı krallar, özellikle Salamis şehir kralları sahip oldukları zenginlikleri daha fazla Perslilerle paylaşmak istemedikleri için Yunanlılar M.Ö. 499’da Perslere karşı ayaklandıklarında Salamis şehir kralı gibi Helen kökenli olan Kıbrıs kralları da Perslere karşı ayaklanmıştır. Finikelilerin kontrol ettiği Amathus dışındaki diğer şehir kralları -ki aralarında Finikelilere ait olan Citium da vardır- katıldığı bu isyana Salamis şehir kralı Onesilus önderlik etmiştir. Onesilus, Mısır dönemindeki Firavun Naibi Euelthon’un büyük torunudur ve Yunanlılar isyan ettiğinde o da kardeşi Salamis Kralı Gorgus’u Perslere karşı ayaklanması için teşvik etmiştir. Ancak Gorgus isyana katılmayı ret ettiğinde şehirden kovulmuş ve yerine geçen Onesilus isyana önderlik etmiş ve M.Ö. 498’de isyanda öldürülmüş ve de halk nezdinde bir kahraman olarak kabul edilmiştir.[11] Ardından Kıbrıs bir süre daha Finikelilerin Anadolu’dan ve Kıbrıs’tan desteğiyle Pers hâkimiyeti altında kalmış ve Atinalılar birkaç kez denemelerine rağmen Perslileri adadan uzaklaştıramamışlardır.[12] Ancak M.Ö. 411’de daha önce adadan Kilikya’ya kaçmış olan Teukrid prensi Eugoras, destekçileri ile birlikte adaya dönmüş ve kendisini Salamis kralı olarak ilan etmiştir. Aile kökeninden dolayı Helen olan Eugoras, Helen kültürünün adada yerleşmesi için çalışmış ve Yunanlılarla işbirliği yapmıştır. Eugoras, sanatkârları ve bilgili insanları sarayına getirtmiş, hatta Kıbrıs’a özgü hece işaret listesinin (Syllabary) yerine Yunan alfabesinin kullanılmasında o aracı olmuş, Yunan tasarımlı para bastırmış ve Yunan ve Kıbrıs’taki Helen kültürünün kaynaşmasında etkili olmuştur.[13] Eugoras, Pelaponez (Peloponnesian) Savaşı sırasında Sparta’ya karşı Atinalılara yardım ettiği için Atina’da pazaryerine onun heykeli yapılmıştır. Bu özellikleriyle de Evagoras, Kıbrıslı Rumlar tarafından ataları kabul edilerek büyük bir saygıyla anılır olmuştur. Eugoras hüküm sürdüğü 37 yıl boyunca adadaki Soli, Citium ve Amathus gibi diğer şehir krallıklarını kontrol altına almaya çalışmış ve M.Ö.398’de Citium ve diğer Finike şehirlerini ve hatta Tyre(Sur-Lübnan)’yi ele geçirmiştir. Eugoras, iyi bir diplomat ve yenilmez düşman olarak görülmüştür. Ancak M.Ö.374’de bir suikast ile öldürülmüş yerine daha çocuk olan oğlu Nicocles geçmiştir. Nicocles de babası gibi Helen bağlarını kopartmamış ve Yunanistan’a bağlı kalmıştır. Eugoras’ın ardından Kıbrıs Krallarının birliği dağılmasına rağmen, Salamis kralları sadece Doğu Akdeniz’de değil Perslerin Anadolu’da bulunan yerlerine bile saldırarak güç ve şöhret kazandıkça, Persler de bu tehlikeyi savmak için harekete geçmiştir. Ancak Salamis, Citium, Amathus, Paphos, Marium, Soli, Lapithos, Kerynia ve Curium şehir krallarından oluşan Kıbrıslıların Perslere karşı isyanı bastırılmıştır.[14] Kıbrıslıların Perslerin egemenliğinden kurtulmaları ise M.Ö. 333’de Büyük İskender Perslileri İssus Savaşı’nda kesin olarak yenilgiye uğrattığı zaman mümkün olabilmiştir. Ardından Tyre kuşatmasında Büyük İskender’e yardım etmeleri karşılığında da Kıbrıs krallarına özerklik tanınmıştır.

PTOLEMY (Ptolemy) DÖNEMİ

M.Ö. 323’de Büyük İskender’in ölümü ile mirasçıları zengin bir ödül olan Kıbrıs üzerine kavga ettikleri zaman Kıbrıs krallarının da kısa süren özerk yönetimleri sona ermiştir. Büyük İskender’in ölümüyle Makedonya İmparatorluğu parçalanmış ve bu miras üzerine büyük kavgalar yaşanmıştır.  Büyük İskender’in generallerinden biri ve onun satrapı yani sömürge yöneticisi Ptolemy Soter (kurtarıcı Pitolemaios), Mısır’da Pitolemi Hanedanlığı’nı kurmuştur.  Ptolemy, M.Ö.321’de Kıbrıs’ı da ele geçirmek için Salamis Kralı Nicocreon, Paphos Kralı Nicocles, Soli Kralı Pasicrates ve Amathus Kralı Androcles ile ittifak yaptı. Rakibi Antigonus Cyclops, Ptolemy’nin Kıbrıs’taki gücünü dengelemek için Citium, Laptehos, Marium ve Krenya şehir kralların ile anlaşma yaptı. Ptolemi, M.Ö.312’de bir ordu gönderip Antigonus’a destek veren şehir krallarını yenilgiye uğrattı ama yapılan savaşlara rağmen M.Ö. 294’e kadar Kıbrıs’ı ele geçiremedi. Bu savaşlarda Kıbrıs’taki şehir kralları zayıf duruma düştü ve hatta yok oldu ve çok sayıda insan öldü ve Ptolemi Kralları 2,5 yüzyıl Kıbrıs’a egemen oldu. Bu dönemde ada yarı bağımsızlık statüsüyle Mısır’a bağlandı ve Kıbrıs şehir krallıkları kaldırılarak merkezi bir yönetim kabul edildi. Helen olan Ptolemilerin egemen olduğu dönemde Kıbrıs büyük ölçüde Helenleşti. Kültürel ve sportif etkinlikler bu dönemde sürdürüldü ve Kıbrıs karışık bir kültür oluşturdu.

          

 

 

                                                                                                                                                                                 Fildişi levha üzerine Uzun yaşamı simgeleyen palmiye ağacından yapılmış Ankh

                                                                                                                                                                                  sembolünü tutan oturmuş Tanrı heykeli (Salamis-M.Ö. Geç 8.Yüzyıl)

                                                                                                                                                                                  Kaynak: Vassos Karageorgis, The Ancient Civilization of Cyprus, New York;

                                                                                                                                                                                  Cowles Education Corporation, 1969, s.183

Ptolemiler döneminde M.Ö.320’de Kudüs’ün alınmasından sonra Kıbrıs’a Yahudiler de gönderildi ve bu halk bakırcılıkla uğraştı. Aynı zamanda entrikalarla dolu bir yönetim dönemi geçiren Kıbrıs, M.Ö.80 yılından itibaren Ptolemi Lathyrus’un yönetiminde Mısır’a bağımlı olmaktan tamamen kurtuldu ve M.Ö.58 yılına    kadar bağımsız bir krallık olarak var oldu. M.Ö. 58’de Romalı komutan Marcus Porcius Cata tarafından ele geçirilerek Roma İmparatorluğu’na bağlandı. Kıbrıs’ın ele geçirilmesi Romalıların Mısır’ı kuşatmasının en son aşaması oldu. M.Ö.47’de Julius Caesar (Jül Sezar), Kıbrıs’ı Genç Ptolemi ve Mısır Kraliçesi Arsinoé’ye has (mülk) olarak verdi. Mark Anthony de Kıbrıs’ı VII. Kleopatra’ya aşkının hediyesi olarak verdi ve o da buradan gelir elde etti. VII. Cleopatra, Jül Sezar’dan olan erkek bebeğini kucaklarken betimlendiği paralar bastırdı. VII. Cleopatra’nın Kıbrıs’a tam anlamıyla hâkim olması Mark Anthony’nin desteğiyle ancak M.Ö.36’da ve tekrar M.Ö.34’te mümkün olabildi. M.Ö.30’da intihar eden VII. Kleopatra’nın ardından Kıbrıs, Octavian tarafından Roma’ya devredildi.[15]

 

KAYNAKLAR


[1] H.D.Purcell, Cyprus, New York; Frederick A. Praeger, 1969, 2.baskı, s.78.

[2] Purcell, a.g.e., s.79.

[3] Eric Solsten (Derleyen), Cyprus, a Country Study, Washington, D.C.; GPO for the Library of Congress, 1993, s.5.

[4] Purcell, a.g.e., s.81–83.

[5] Cyprus, a Country Study, s.6-8.

[6] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs (Nüfusu, Arazi Dağılımı ve Türk Vakıflar), Ankara; Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 2000, s.9.

[7] Cyprus, a Country Study, s.8.

[8] Purcell, a.g.e., s.87.

[9] Cyprus, a Country Study, s.8; Osmanlı İdaresinde Kıbrıs, s.7.

[10] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs, s.9.

[11] Purcell, a.g.e., s.88.

[12] Purcell, a.g.e., s.89.

[13] Purcell, a.g.e., s.90.

[14] Purcell, a.g.e., s.90.

[15] Purcell, a.g.e., s.92–100.