KKTC TANITIM ANA SAYFA

Kıbrıs Adası

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Tarihi

Tarih Öncesi Kıbrıs Adası

İlk Çağlarda Kıbrıs

Roma Dönemi

Bizans Dönemi

Haçlılar Dönemi (I.Richard) 

Lüzinyan Dönemi

Venedik Dönemi

Osmanlı Türk Dönemi

İngiliz Dönemi

Kıbrıs Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti


KKTC ŞEHİRLER TANITIM

Lefkoşa

Gazi Mağusa

Girne

Güzelyurt

İskele-Karpaz

Lefke


Kültür


DOĞAL YAŞAM

Flora

Fauna


KKTC'de Lüzumlu Telefonlar

ODTÜ KKK ANASAYFA

 

 

GAZİ MAĞUSA:

Kuzey Kıbrıs'ın muhteşem güzelliklerine ve tarihi eserlerine ev sahipliği yapan Gazi Mağusa'daki tarihi surlar içinde Lala Paşa Camisi, Sinan Paşa Camisi ve Liman aynı karede.

Gazi Mağusa, muhteşem tarihi eserlerin yer aldığı bir şehirdir. Aslında küçük bir ticari liman kenti ve balıkçı kasabası iken zaman içerisinde orada yerleşen uygarlıkların bıraktığı eserler ve yapılarla gelişmiştir. Gazi Mağusa’nın, ilk önce Salamis harabelerinin bulunduğu kıyıdaki lagün çevresinde Mısır Ptolemy Kralı Philadelphus II (MÖ 285–247) kurulduğu düşünülmektedir.  Gazi Mağusa’nın bugün bulunduğu yer, Salamis şehrinin 648’de Arap istilası ile yağmalanmasından sonra onun yerine inşa edilen ve kralın eşinin isminin verildiği antik Arsenoe şehrinin bulunduğu yerdir. O dönemde ismi kumlar arasında saklanan anlamına gelen Ammakhostos adını almış ve istilacıların dikkatinden uzak kalması umut edilmiştir. Şehir konumu itibariyle Doğu-Batı ticaret yolu üzerinde 13.yüzyılda Lüzinyanlar döneminde en stratejik ticari merkez olmuş ve bu özelliğini tarih boyunca da korumuştur. Gazi Mağusa, 1291’deki Haçlı seferleri sonrasında gelişmiş ve bu tarihten sonra Gazi Mağusa Kudüs’e giden hacıların durak noktası olmuş ve siyasi güç ve maddi zenginlik elde etmiştir. Şehir surlarla eski ve yeni Gazi Mağusa olarak yapılanmıştır. 1571’de de Osmanlılar şehri ele geçirmiş ve şehir liman şehir özelliğini kaybetmiştir. Gazi Mağusa’ya ait en önemli tarihi eserler, örneğin Lala Mustafa Paşa Camii(St. Nicholas Katedrali), Cambolat’ın mezarı ve Müzesi ve birçok kilise kalıntıları surların çevirdiği bölgede bulunmaktadır.

 

İngiliz koloni yönetimi döneminde şehrin birçok tarihi mimari mirasını oluşturan yapıların taşları, Süveyş Kanalı’nın inşasında kullanılmak üzere alındığı zaman kaybolmuştur. Akdeniz’in en önemli ticaret şehri olmasıyla beraber dünyaca ünlü altın kumsalları ve tarihi eserleri ile görkemini tüm misafirlere yaşatan bir şehirdir. 1974 sonrasında “Gazi” unvanı ile şereflendirilen şehir Othello Kalesi, St. Nicholas Katedrali, Francis Kilisesi, Namık Kemal Zindanı ve Müzesi, Kertikli Hamam, Mağusa surları, St. Barnabas Manastırını barındırır. Ayrıca modern Mağusa’nın 6 km kuzeyinde ünlü Salamis Kentinin harabeleri bulunur. Gazi Mağusa’ya ulaşım karayolu ile sağlanmakta olup Gazi Mağusa-Lefkoşa arası 61 km’dir.

 

 

Gazi Mağusa’da Görülmesi Gereken Önemli Yerler:

 

Cambolat Bey Müzesi ve Mezarı: Osmanlıların Gazi Mağusa’yı ele geçirdiği sırada şehit düşen Cambolat Bey'in mezarı, Gazi Mağusa kalesinin güneydoğusunda yer alır. Mezarının bulunduğu müzede aynı zamanda o bölgede bulunmuş tarihi eserler de sergilenmektedir.

 

Lala Mustafa Paşa Camii (St. Nicholas Katedrali): Camii aslında Lüzinyanlar döneminde 1286–1312 yılları arasında inşa edilen ve adını adandığı Aziz Nicholas’dan alan St. Nicholas Katedrali’dir. Katedral gotik stilde yapılmış ve mimari açıdan sadece Kıbrıs Adası’nın değil Orta Doğu bölgesinin en önemli anıtlarından biri olarak görülmektedir. Bu katedral Lüzinyanlar döneminde Kıbrıs ve Kudüs krallarının seçkin seremonilerle taç giydirildiği yer olmuştur. Osmanlılar Gazi Mağusa’yı ele geçirdikten sonra da bu katedral orijinal şekli bozulmadan sade bir minare eklenerek camiye dönüştürülmüş ve 1571’de Gazi Mağusa’yı alan Osmanlı komutan Lala Mustafa Paşa’nın adı verilmiştir. St. Nicholas Katedrali ya da bugünkü ismiyle Lala Mustafa Paşa Camisi şehrin merkezinde Namık Kemal Meydanı’nda yer almaktadır. 

 

 

Namık Kemal Müzesi: Venedik Sarayı’nın bahçesinde yer alan eski bir zindan olan müze, 1873’de ünlü Türk şairi -ki aynı zamanda vatan şairi lakabıyla da anılır-, gazeteci, oyun yazarı, bürokrat ve Genç Osmanlıların lideri Namık Kemal burada hapsedildiği onun adıyla anılmıştır. Namık Kemal’in adıyla anılan bu zindanın tek kapısı sarayın bahçesine açılır ve bugün müzede Namık Kemal’in oradaki günlerini betimleyen bir düzenleme ve eşyalar sergilenmektedir.

Namık Kemal’in Gazi Mağusa’ya sürgüne gönderilmesine yol açan gelişme ise onun 1 Nisan 1873’de İstanbul’da sahneye koyduğu “Vatan yahut Silistre” oyunun halk arasında büyük beğeni toplaması ve halkın Namık Kemal’e gösterdiği ilgi olmuştur. Halkın ilgisini Osmanlı Sultanı Abdülaziz bir kışkırtma olarak yorumladığı için Namık Kemal’i Gazi Mağusa’ya sürgüne göndermiş ve bugün müze olarak kullanılan zindanda hapsetmiştir. Osmanlı Devleti’ne bürokrat olarak da

Namık Kemal Anıtı              hizmet vermiş olan Namık Kemal, Osmanlı İmparatorluğu’nda                                                       yayınlanan ikinci özel Türkçe gazete olan Tasvir-i Efkâr’da baş editörlük yapmış ve hatta gazetenin sahibi İbrahim Şinasi 1865’de yurtdışına kaçtığında gazeteyi o yönetmiştir. 1860 ve 1870’lerde İstanbul’da çıkartılan birçok Türkçe gazeteye yazılarıyla katkıda bulunmuştur. Yurtdışına kaçtığı 1867–1871 yılları arasında da Londra ve Paris’te Genç Osmanlıların yayın organı olan Hürriyet Gazetesi’nin yayınlanmasını sağlamıştır.

Namık Kemal'in kaldığı zindan ve altta Namık Kemal'i Mağusa'da görev yaptığı dönemi betimleyen manken

 

Othello Kulesi: Kule, 14.yüzyılda Gazi Mağusa Limanı’nı korumak amacıyla Lüzinyanlar tarafından yapılmış ve Venedikli Nicola Foscari tarafından restore edilmiş ve güçlendirilmiştir. Kulenin girişinin üstünde Aziz Mark(St. Mark)’ın Aslanı, Nicola Foscari ve 1492 tarihini gösteren kabartmalar vardır. Kule ismini Shakespeare’in ünlü eseri Othello’dan almış ama aynı zamanda bu esere de ilham olmuş ve dünya çapında ün kazanmıştır. Shakespeare’in Othello’da anlattığı trajedi de 1506–1508 yıllarında Kıbrıs Bölgesi Valisi olan Christopher Moro’nun eşi Desdemona'yı kıskandığı için bu kulede öldürtmesinden yola çıkılarak yazılmıştır.

 

Salamis Harabeleri: Gazi Mağusa şehrinin 8 km kuzeyinde yer alan antik Salamis şehri Bronz Çağı sonlarına doğru Anadolu ve Yunanistan’dan Kıbrıs Adası’na göç edenler tarafından kurulmuştur. Asurluların Kıbrıs Adası’nı ele geçirdiği dönemde de önemli bir merkez olan Salamis, MÖ 560’da Asurluların ardından başında Kral Evalton’un bulunduğu krallık tarafından yönetilmeye başlanmış ve uzun yıllar Kıbrıs’ın başkenti olarak kullanılmıştır. Salamis şehrinin kuruluşuna dair mitolojide de farklı bilgiler mevcuttur. Yunan mitolojisine göre Salamis Truva Savaşı’ndan geri dönen Truva kahramanı Teucer tarafından kurulmuştur. Atina kıyılarının uzağında yer alan Salamis adasının kralı Salamis’in oğlu olan Teucer, kardeşi Ajax’ı intiharını önleyemediği için ülkesi tarafından sürgüne gönderilmiştir. O da Truva Savaşı’nın ardından bir grup esir ile Kıbrıs’a gelmiş ve kendi krallığını kurduğu Salamis’i inşa etmiştir. Şehir mimarisi ve zenginliği ile Akdeniz bölgesinin en ilgi çekici ama aynı zamanda en çok saldırıya uğrayan şehri olmuştur. MÖ 77 ve MÖ 76 yıllarında depremlerle ağır zarar gören Salamis, İmparator Constantine tarafında 5. yüzyılda tekrar inşa edilmiş ve tekrar Kıbrıs’ın başkenti olarak kabul edilmiştir. Eski Salamis, orada yaşayan Yahudiler sayesinde Roma İmparatorluğu’nun Levant bölgesindeki ticaret merkezi olmuştur. Roma Dönemi’nde Baf (Paphos) başkent olarak Salamis’in yerini alsa da Salamis ihtişamını korumuş ve bir kültür, eğitim ve ticaret merkezi olarak kalmıştır. M.Ö. 15’de meydana gelen bir deprem Salamis’i yerle bir etmiş, ancak İmparator Augustus şehre özel bir önem vererek onu zamanın büyük Roma modasına göre yeniden inşa ettirmiştir.[2] M.Ö. 4. yüzyılda meydan gelen şiddetli bir deprem Salamis’i çok kötü etkilemiş ve şehir yeniden canlandırılmak istense de bir daha eski ihtişamına asla ulaşamamıştır. Ancak MS 115 yılında adada yaşayan Yahudilerin ayaklanması, hem şehrin nüfusu neredeyse önemli ölçüde azaltan katliam hem de Yahudilerin Kıbrıs’tan tamamen sürülmesi ile sonuçlanmıştır. Arap istilası ve 8.yüzyılda meydana gelen birçok deprem sonrasında Salamis şehri tamamen terkedilmiştir. Salamis’in limanı Ortaçağ’da çamur ve kum ile dolunca şehir onu sonunda gömen kıyı kumlarından dolayı terk edildi. Ancak, şehrin sahip olduğu ihtişam kumların altına gömülse de 20.yüzyılda yapılan arkeolojik kazılar, Bronz Çağı’ndan şehrin terk edildiği döneme kadar Salamis’in her dönem sahip olduğu ihtişamı gösteren yapıları ortaya çıkarmıştır.[3] Şehir, istilalar ve akınlarla harabeye dönmüş olsa da bu harabeler Salamis şehrinin geçmişte yaşadığı ihtişamı hala yansıtmaktadır. Salamis Harabelerinde Forum, Roma Jimnastik Salonu (Gymnasium), Roma Tiyatrosu, Agora (Pazaryeri), Zeus Tapınağı ve Salamis krallarının mezarı bulunmaktadır.

Salamis Şehri'nin havadan çekilmiş bir fotoğrafı

Salamis'te bulunan zemin mozaiklerinden bir örnek

Sinan Paşa Camii (St. Peter ve Paul Kilisesi-İkiz Kiliseler): Sinan Paşa Camii aslında 1358 yılında zengin bir tüccar tarafından St. Peter ve St. Paul’un anısına yaptırılmıştır. Osmanlıların Gazi Mağusa’yı almasından sonra 1571 yılında Camiye dönüştürülmüştür. Caminin avlusunda 1730 yılında Fransa büyükelçiliği yapmış ve 1730’da Gazi Mağusa’da vefat etmiş ünlü Osmanlı diplomatı Çelebi Mehmet Efendi'nin mezarı bulunmaktadır.
St. Barnabas (Aziz Barnabas) Manastırı: Kıbrıs Adası’nda Hıristiyanlığın yayılmasını sağlayan azizlerden biri olan Kıbrıslı St. Barnabas adına yapılan bu manastır, bugün içerisinde yer alan muhteşem ikonlarla müze olarak hizmet vermektedir. Manastırın burada yapılmasının sebebi, Aziz Barnabas’ın mezarının burada olmasıdır. Kaynaklarda anlatıldığına göre St. Barnabas, Salamis’te kendi hemşerileri tarafından öldürülür ve cesedi kentin batısında bulunan bir yeraltı mağarasına saklanır. 432 yılında Piskopos Anthemios, rüyasında mezarın yerini gördüğünü söyleyip orayı kazdırınca mezar gün ışığına çıkarılır. Bunu duyan Bizans İmparatoru Zenon, Kıbrıs Kilisesi’ne otonomluk verip, mezarın bulunduğu yere de bir manastır yapılmasını ister ve 477 yılında manastır inşa edilir.

 

St.Barnabas Manastırı'nın iç kısmı ve sergilenen ikonlar