İçindekiler

Giriş

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Suriyeli göçmenlere yönelik saldırılar sonucu göç konusu (tekrar) gündeme geldi. Siyasiler ve yetkililer ilk kez “Türkiye’nin daha fazla göçmen alamayacağını” açıklamaya başladılar. Göçmenlere ilişkin tartışmalarda genelde konunun insani, sosyal ve siyasi boyutları ele alınıyor. Bu nedenle bu yazıda sadece göçün ekonomisi üzerinde duracağız.

Öncelikle göçmen, sığınmacı ve mülteci kavramlarını tanımlayalım. “Göçmen” genel olarak ülkesini dışında yaşayanları tanımlıyor, “sığınmacı” ise “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği” için ülkesinden ayrılanları kapsıyor. Bir sığınmacı, gittiği ev sahibi ülkede yasal olarak bu şekilde tanımlandığında “mülteci” konumu ve koruması kazanıyor. Türkiye Avrupa dışından gelenleri mülteci olarak tanımlamıyor, bu nedenle Suriye’den gelen sığınmacılar, “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu”nun 91. maddesine göre “geçici koruma” altında kabul ediliyor. Bu nedenle bu yazımızda Türkiye’deki Suriyelileri kısaca “göçmen” olarak tanımlayacağız.

Ekonomik nedenle gerçekleşen göçlerin ekonomik etkileri üzerine çok kapsamlı kuramsal ve uygulamalı bir yazın bulunuyor. Bu çalışmalara göre ekonomik nedenlerle göç, genel olarak az gelişmiş/düşük ücretli ülkelerden gelişmiş/yüksek gelirli ülkelere oluyor. Göç sonucu göçmenlerin gelirleri artıyor, bu göçmenler aynı zamanda geride kalan aile üyelerine ve ülkelerine de maddi olarak destek oluyorlar. Göç alan ülke açısından bakıldığında da ucuz iş gücü, bu işlerde çalışan işçiler açısından kısmen iş/gelir kaybına yol açsa da, genç ve doğurganlığı yüksek göçmen nüfus (uzun dönemde) ciddi bir ekonomik katkıya yol açıyor, özellikle gelişmiş ülke nüfusu yaşlanmaya başlamış ise.

Suriye’de 2011’de iç savaşın başlamasından sonra yaşanan hızlı göç dalgası sonucu Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin sayısı 4 milyona yaklaştı. Bu göçmenlerin yaklaşık %90’ı “geçici koruma” statüsünde, kalanların yaklaşık yarısı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu, diğer yarısı da oturma iznine sahip. Türkiye’ye göç edenlere ek olarak Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de yılda yaklaşık 150,000 çocuğu oluyor, bu çocuklar vatandaşlık işlemleri yapılmamışsa “vatansız kişi” oluyorlar.


Göçmenlere etkisi

Göçün ekonomik etkilerine bakarken öncelikle Suriyeli göçmenlerden başlayalım.

2011’de göçler başladığında, göçmenler (kısa sürede dönecekleri düşünülerek) önce kamu kuruluşlarına yerleştirildi, daha sonra sınır bölgelerinde AFAD tarafından göçmen kampları kuruldu. Göçmen sayısının hızla artması üzerine kamplar yetersiz kaldı ve göçmenler Suriye sınırına yakın iller ile Konya, Bursa, İstanbul gibi illere yerleştirilmeye başlandı. Günümüzde tüm göçmenlerin %2’sinden azı kamplarda yaşıyor. Suriyeli göçmenlerin büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Göçmenler arasında bir yanda işsizlik oranı yüksek, diğer yanda iş bulabilen göçmenlerin çok büyük bir kısmı hem kayıtsız çalışıyor hem de asgari ücretin altında ücret alıyor. Çocuk işçilik oranı da göçmenler arasında (yerli çocuklardan) daha yüksek. Göçün doğrudan sonucu olmasa da, göçmen kız çocukları arasında küçük yaşta evlenme daha yaygın; bu olumsuzluklara ek olarak annesi ve özellikle babasını kaybetmiş çocuk oranı da yüksek.

Kısacası iç savaş ve göçün Suriyeliler için ekonomik açıdan tam bir yıkıma yol açtığını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Türkiye ekonomisine etkisi

Suriyeli göçmenlerin Türkiye ekonomisine etkilerini kısa ve uzun dönemli olarak inceleyebiliriz.

Kısa dönemli etkiler arasında ilk akla gelen, göçmenler için yapılan harcamalar. “Geçici koruma” statüsü verilen göçmenlere ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetleri gibi destekler sağlanıyor. Ayrıca kamplarda barınma ve beslenme giderleri de söz konusu. Bu kapsamda yapılan harcamaların büyüklüğü konusunda çeşitli spekülatif söylemler var, maalesef bu konuda bir netlik yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 sonunda yaptığı bir konuşmada “Türkiye’nin mülteciler için harcadığı paranın 40 milyar doları aştığını” açıkladı.1 Bazı çevreler harcamaların 80 milyar dolara çıktığını iddia etseler de 2018 yılında Türkiye’de kişi başına yıllık kamu sağlık harcamalarının sadece 300 dolar olduğu göz önüne alındığında bu sayılar oldukça abartılı gözükmektedir. Örneğin Suriyeli göçmenlerin yıllık sağlık giderlerinin Türkiye vatandaşları kadar olduğu kabul edilse bile (ki genç nüfus ve erişim sorunlarında dolayı Suriyelilerin sağlık giderlerinin daha az olması beklenir), Suriyeli göçmenlerin sağlık giderleri yılda en fazla 1.1 milyar dolar olmaktadır. Suriyeli göçmenlere kamu bütçesinden yapılan harcamalar bütçe açısından kısa dönemde bir yük oluşturuyor, fakat aynı zamanda yerel düzeyde önemli bir talebin oluşmasını da sağlıyor.

Suriyeli göçmenlere yönelik en önemli finansal destek, 2016’da AB ve Türkiye arasındaki anlaşma ile uygulanan program (Facility for Refugees in Turkey, FRiT). Bu kapsamında sağlık, eğitim, sosyal koruma ve gelir desteği projelerinin finansmanı için AB tarafından 2016-2019 döneminde 6 milyar Euro ayrıldı; Haziran 2017 itibariyle tüm fon projelendirildi ve 4.1 milyar Euro ödendi. AB 2021-2023 dönemi için de Türkiye’deki Suriyeli göçmenler için 3 milyar Euro’luk bir bütçe ayırdı.2 AB tarafından sağlanan destek Türkiye açısından net döviz girişi olduğu için, ekonomiye bu miktarda doğrudan kaynak aktarılmış olmaktadır. Bu kapsamda yapılan harcamalar çarpan etkisi ile ekonomik faaliyetlerin destek miktarından fazla artmasında katkıda bulunmaktadır.

Suriyeli göçün ekonomik etkilerine ilişkin en önemli konu, işgücü piyasalarındaki etkisidir, çünkü Suriyeli göçmelerin istihdamı bir yanda ekonomik desteğe olan ihtiyaçlarını azaltır ve üretim artışı sağlarken, diğer yanda yerli işgücünün istihdamını ve üretimi olumsuz etkileyebilmektedir.

Suriyeli göçmenlere çalışma izni ancak 2016’dan sonra verilmeye başlandı fakat 2016-19 yıllarında sadece 133 bin Suriyeliye çalışma izni verildi. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan “2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması”na göre Suriyeli göçmen yetişkin erkeklerin yaklaşık %60’ı (715 bin kişi) çalışmaktadır. Bu veriler, Suriyeli göçmenlerin çok büyük bir bölümünün (%90’dan fazlasının) kayıt dışı olarak düşük nitelikli işlerde çalıştığını göstermektedir. Buna ek olarak, aynı anket verilerine göre, 15-17 yaşındaki erkek çocuklarının %48’i da ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu oran, savaş öncesi Suriye’deki orandan (%29) çok daha yüksektir.3

Suriyeli göçmenlerin (kayıt dışı) istihdama katılımını inceleyen çalışmalarda, göçmenlerin yaşadığı bölgelerde yerli kayıtdışı istihdamın azaldığı, yerli kayıtlı istihdamın fazla etkilenmediği, hatta kısmen arttığı, yerli çalışanların ücretlerinde ise anlamlı bir değişiklik olmadığı bulunmuştur. Suriyeli göçünden en olumsuz etkilenen kesim, gelir düzeyi düşük olan, kadın, genç ve az eğitimli yerli çalışanlar olmuştur.4 Yerli kadın istihdamında azalma varken, erkek istihdamında (kayıt dışı istihdam düşerken aynı miktarda kayıtlı istihdamdaki artış sonucu) bir değişiklik olmamıştır.5

Suriyeli göçmenlerin etkisi, yerleştikleri bölgenin gelişmiş düzeyine de bağlıdır. Örneğin göçmenler gelişmiş bölgelere yerleştiğinde, yerli (kayıtlı) erkek istihdamı artarken yerli kadınların istihdamına olumsuz bir etki olmamakta, fakat az gelişmiş bölgelere olan göç, yerli erkek ve kadınların istihdamını azaltmaktadır.6 Bu sonuçlara göre, Suriyelilerin gelişmiş bölgelere göçü ekonomik olarak olumlu bir etkide bulunurken, az gelişmiş bölgelere olan göçü, zaten ekonomik sıkıntı içerisinde olan kesimlerin ekonomik durumunu daha da kötüleştirmektedir.

Suriyeli göçmenlerin çok büyük çoğunluğu kamplarda yaşamadığı için yerleştikleri bölgelerde konut talebinin hızla artmasına yol açmıştır. Artan konut talebi ile birlikte konut fiyatlarında, kiralarda ve inşaat faaliyetlerinde de bir artış gözlenmiştir. Bu nedenle konut ve inşaat sektörlerinin Suriyeli göçünden olumlu, ev sahibi olmayanların ise olumsuz etkilendiği söylenebilir.

Suriye’nin başkenti Şam’ın dünyanın sürekli iskan edilen en eski kenti olduğu söylenmektedir. Suriye yüzyıllardır önemli ticaret yollarının birleştiği bir ülkeydi. Göçmenler arasında varlıklı ve ticari geçmişi olanlar, kısa sürede Türkiye’de de ticari faaliyetlere başladılar. Örneğin 2013-2019 yıllarında Şanlıurfa’da 5925 yeni firma kuruldu, bu firmaların 467’si yabancı (genelde Suriyeli) firmaydı. 2018-2019 yıllarında kurulan firmaların %17’si Suriyelilerindi. Türkiye genelinde yapılan bir çalışmada da Suriyeli göçmenlerin yerleştiği illerde yeni yabancı firma sayısında ve net satışlarda önemli bir artış olduğu gözlenmektedir.7

Suriyeli göçmenlerin uzun dönemli ekonomik etkisi, ne kadarının Türkiye’de kalacağı (ve devamında vatandaş olacağı) ve kalanların eğitim düzeyine bağlı. Suriye’deki iç savaşın ne zaman biteceğini tahmin etmek kolay değil, fakat kısa sürede bitmeyeceği rahatlıkla söylenebilir. Bu nedenle zaten ortalama 5 yıldır Türkiye’de olan Suriyeli göçmenlerin büyük bir kısmı Suriye’ye dönmeyecektir. Göçmenlerin bir bölümü zamanla Avrupa’ya gidecekse de en az 2-3 milyon Suriyelinin Türkiye’de kalacağı öngörülebilir.

Suriyeli çocukların okullaşma oranlarında son yıllarda önemli bir artış gözlendi. Bu artışa karşın Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2020-2021 döneminde ilk ve orta okul düzeyinde okullaşma oranı %80’e yakınken (yerli çocuklarda hemen hemen %100), lisede ise bu oran sadece %39 (yerlilerde yaklaşık %85) oldu. Okullaşma oranının artması, Suriyeli göçmenlerin ekonomik etkileri açısından önemli.

Suriyeli göçmenlerin Türkiye ekonomisindeki uzun dönemli etkileri, göçmen sayısı, eğitim düzeyi, istihdam düzeyi, çalıştıkları sektörler, gerçekleştirdikleri yatırımlar gibi pek çok faktöre bağlı. Bu tip faktörleri göz önüne alan bir modelleme çalışmasına göre Suriyeli göçmenlerin ekonomik etkisi sonucu Türkiye GSYİH’sının kısa dönemde %2, uzun dönemde %4 artması bekleniyor.8 Bu sonuçlara göre Suriye’den göç, sadece göçmenlere değil, ev sahibine de ekonomik açıdan olumlu katkıda bulunabilecek.

Göçün ekonomik etkisine ilişkin olarak iki konuya dikkat edilmesi gerekiyor. İlk olarak, ekonomik etki (buna katkı da diyebiliriz) göçmenlerin eğitim düzeyi ve olanaklarına bağlı. Suriyeli göçmenler arasında genç nüfus ve doğurganlık oranı yüksek olduğu için eğitim hem ev sahibi toplumlara entegrasyon, hem de ekonomik etki açısından özel bir önem kazanıyor. İkinci önemli konu da, ortalama etki olumlu da olsa, yukarıda belirtildiği gibi ev sahibi toplumun bazı kesimlerinin (özellikle yoksul olanların) göçten olumsuz etkilenmesi söz konusu. Bu nedenle göçten olumsuz etkilenen kesimlere yönelik özel tedbirlerin de acilen alınması, zaten dezavantajlı durumda olan bu kesimlerin desteklenmesi gerekiyor.



Notlar

3 Meltem Dayıoğlu, Murat G. Kırdar, M.G. ve İsmet Koç (2021), The Making of a “Lost Generation”: Child Labor among Syrian Refugees in Turkey, IZA Discussion Paper No 14446.

4 Evren Ceritoglu, H. Burcu Gurcihan Yunculer, Huzeyfe Torun ve Semih Tumen (2017), “The impact of Syrian Refugees on Natives’ Labor Market Outcomes in Turkey: Evidence from a Quasi-experimental Design”, IZA Journal of Labor Policy, 6(5): 1-18.

5 Ege Aksu, Refik Erzan ve Murat Güray Kırdar (2018), The Impact of Mass Migration of Syrians on the Turkish Labor Market, IZA Discussion Paper No 12050.

6 Doğu Tan Aracı, Murat Demirci ve Murat Güray Kırdar (2021), Development Level of Hosting Areas and the Impact of Refugees on Natives’ Labor Market Outcomes, IZA Discussion Paper No 14267.

7 Yusuf Emre Akgündüz, Marcel van den Berg ve Wolter Hassink (2018), “The Impact of the Syrian Refugee Crisis on Firm Entry and Performance in Turkey”, World Bank Economic Review, 32(1): 19–40.

8 Ramon Mahia, Rafael de Arce, Ahmet Ali Koç ve Gülden Bölük (2020), “The Short and Long-term Impact of Syrian Refugees on the Turkish Economy: A Simulation Approach”, Turkish Studies, 21(5): 661-683.

Kaynak: Psikeart, 2021, sayı 78.