|
|
HANGİ SEVGİLİYİ SEVMEME HAKKIMIZ YOK?
Ahmet
İNAM
Sevmeme hakkı diye bir hak var mı? Olmalı mı? Sevmemek ayıp mı? Günah
mı? Yanlış mı? İnsan, haklarıyla doğar bu gezegende. Sevmek hakkımdır.
Kim alabilir elimden? Şöyle bir fermanı hangi ülkenin padişahı verebilir:
"Bu fermanın ilanından sonra, bu ülkede kimse çiçek tozlarını sevmeyecektir.
Kelebeklerden tiksinecek, arılara acımayacak, karıncaları ezecektir..."
"Sana bu adamdan tiksinmeni buyuruyorum." Kim kime böyle bir
buyruk verebilir? Belki çok anlamsız, saygısızca da olsa padişah, "Karıncaları
ezin!" diyebilir, gerekçesi her ne ise. Eylemlerimiz konusunda buyruklar
verebilir, kılık değiştirmiş biçimlerde de olsa, örneğin "lütfen"le
başlayan, "rica ederim"le biten. Ya duygularımız, duygu yoğun
kararlarımıza bağlı tavırlarımız, tutumlarımız, bakış biçimlerimiz, yaklaşımlarımız?
Buyruk konusu olabilir mi sevgimiz? "Kitabımızın ilk buyruğu: Kim
olursa olsun, insanı sev! Salt insan olduğu için sev!" Hangi kitap
yazıyor? Tüm kitaplı dinlerin kitapları mı? Sevme hakkım var, kabul. Peki
sevme ödevim var mı? "Günde on vakit seveceksin!" sevmek buyrukla
yerine getirilebilir mi? "Başüstüne, hemen seveyim!" "Emredersiniz,
hemen seviyorum!" "Rahat, hazırol, hep birlikte insanlar sevilecek,
sev!" Bedenimin hangi düğmesine basılınca seviyorum acaba? Hangi
fişini çekince bitiveriyor sevgim?
Peki öğretilmez mi sevgi? "Çocuğum sevgi okulu üçüncü sınıfa gidiyor,
bitirince sevmeyi öğrenecek, teyzesi". Peki teyze sormaz mı "nerede
bu okul?", "kimdir sevgiyi öğretenler?", "hangi sevgiyi
öğretiyorlar?", "sevgiyi neden hayatta, ilişkiler içinde öğrenmiyor
da okula gidiyor, yoksa çocuğunuz sevgi özürlü mü?", "okulu
bitirince iş bulabilecek mi?". Teyze bu, Sokrates'in Diotima'sı
örneği, kendi adının Aşk Teyze olduğunu söylüyor; sevgiye
soru soruyor, sevgiyle konuşuyor. Talim yapa yapa sevgi öğretilebilir
mi? (Aşk Teyze, geçenlerde On Derste Sevme Sanatı diye
kitap yazmış, kitapları yok satan ünlü bir psikoloğumuzu yakalasa bir
güzel dövecekti!). çıkarın "akış çizelgesini", "yöntemlerini",
"tekniğini", öğretiverin şu sevgiden anlamaz insanlara sevgiyi!
Dünya da bunca beladan kurtulsun!
İki savın da özürleri var: 1. Bırak kendini, doğal ol, seversin! "Sev
sev ki sevmek çok kolay!". 2. sevmeyeni, ruhu, sevgisizliği, karanlığı
ile körelmiş olanı, kovacaksın bu toplumdan, cezalandıracaksın.
Sevgi, işlene işlene, dokuna dokuna, çalışıla çalışıla, sevgi oluyor.
Cebir değildir: İki anlamıyla, matematiğin bir dalı ve zorlama anlamlarıyla.
Bir duygudur, yoğun bir duygu: bağlanmayı ve yüksek bir değer vermeyi
içeren. Bir eylemdir de, bir üretimdir. Ürünü paylaşılan anlamlı güzelliklerdir,
değerlerdir.
İçten geliyor. Kendiliğinden. "Sev" denilince sevilmiyor. Ortam,
çevre, dünyaya bakış biçimlerimiz, kim oluşumuz, kişiliğimiz, bilgimiz,
ahlak ve estetik değerlerimiz sevgiyi, duygu olarak, ilişki olarak belirliyor.
Seviyoruz. Sevdiğimiz insan sevgili oluyor. Psikologlar "duygusal
yatırım" sözünü kullanıyorlar. Sevgiliye duygu yatırımı: Sevme! Sevmek
bir göze alma, bir açıdan, çeşitli tehlikeler içeriyor. Sevme hakkımı
kullanıp seviyorum, sevgili hakkını kullanmıyor. Ona, "beni sevme
ödevin" diyemiyorum. Sevgi, özgür. Buyrukların boyunduruğuna giremiyor.
Yatırımım, yatıyor: Çöküyorum. Sevme hakkımız olduğu gibi sevmeme hakkımız
da var. Sevgili bu hakkını kullanıyor, ben çökerken.
Okulu yok. En iyisi, sevgiyi, sevmeyi başaranlardan, ya da sevgiliden
öğrenmek. Sevgiliden öğrenme tehlikeli. Yanabilir, çökebilir, oyulabiliriz.
Yıllarca ruhumuz ağrıyabilir.
Sevgi çoktan bitmiş görünse de, sevgilinin bundan haberi olmasa da, bize
şu ya da bu biçimde sevmeyi öğretmiş sevgiliyi, duygu olarak, sevmeme
hakkımız yok!
Temmuz 2003, Ankara
|
|
|