Prof.
Dr. Ahmet İNAM |
|||||
NIETZSCHE BU ŞARKIYI BİLİYOR MUYDU?
Elbette bimiyordu. O kocaman bıyıkları altında, mahçup, kırılgan, ince bir insandı Nietzsche. Çağını, insanını, kültürünü tarihiyle okuyabilen, çağının ötesini yaşayan acılı bir düşünürdü. Hocam Kemal Tüfekçi ile Mustafa Nafiz Irmak'n Şevk-efzâ şarkısını geçerken farkettim: Hem makamı hem de sözleri Nietzsche buyuruyordu! Sözler Râtip Âşir'indi. Söylenenlerin sevgiliye değil de hayata olduğunu düşündüğümüzde, önümüze kültürümüzden Nietzsche'ye Nietzsche'den kültürümüze ilginç bir köprünün açılabildiğini görüyoruz. Sözler arûzla yazılmış, vezni mefâlün/mefâilün/fâilün
Nietzsche,
kimi akademisyenleri ürpertecek belki: Bir gönül filozofudur. Sığ, kalıplanmış,
çerçevelenmiş akıl, zihin, ben, anlama yetisi... gibi kavramlara itiraz
eder: Hayatı açıklamaya; bütün bu sözcüklerle karşı çıktığımız kavramların
tuzağına düştüğümüz düşünülürse, hayatı yaşamaya yardım edemezler. Yaşadığımız
kavramlar, değerler, anlamlar dönüşütürülmek, değiştirilmek ister. Umwertung
aller werte, budur, değerlerin yeniden değerlendirilmesi. Gönüldeki ihtilâl,
hayatın kendisinden gelir. İhtilâl'i duymak, yaşamak, yaşanan hayatın,
basma kalıplığını anlamaya götürür, sonsuz melâle götürür. Bu, Nietzsche'nin
Die ewige wiederkunft dediği bengi dönüşün, insanın yazgısı içinde sıkışmışlığının
melâlidir. Burada melâl, asla bir melankoli değildir. Nietzsche hep sevinçlidir,
tüm acılarına karşın. Çünkü o, uyarılara ve işaretlere karşı aşırı duyarlıdır,
onların bolluğunu yaşamaktadır. (Überreichtum von Mitteilungsmitteln mit
extremen Empfänglichkeit für Reize und Zeichen, bkz. Wille zur macht §809)
Bu, belâ-yı âteştir, hayâldir! Belâ-yı hayâl! Üzeri yozlaşmış anlam molozlarıyla
örtülmüş, dipdiri, capcanlı yaşamı yeniden bulup çıkarmaya çalışmanın
ateşidir. Alevler saçan, bir haykırmadır, eskileri deyimiyle: figânı-ı
şule-zâd! Onu hiç kimseyle karıştırmamak gerekir, Ecce Homo'daki çığlığıdır
bu. Dionüsos'un çömezidir. Onun için hayatın zulmü onu şâd eder, mutlu
eder. Yazgısını sever çünkü. (Amor fati!) Yaşamın kendisini ister: Murâdı
hayatttı. Hayatsa, onu yaşayamayanların hakikat (Wahrheit!) dedikleri
pılı pırtının, ıvır zıvırın altında kalmıştır. İnsanlar, "hakikat"
diye yaşamaya yakışmayan, yaşamı köklerinden kurutup, ortadan kaldıran
tehlike yüzünden kokuşmaktadırlar. Alevler saçan haykırmam, çığlığım,
sanat yoluyla, değersizleşmiş değerlerin kırılmasına, kırılıp, yok olup,
yeni değerlerin ortaya çıkmasına yol açmak içindir. Sanat, hakikate kurban
gitmeyelim diye vardır! (Wir haben die Kunst, damit wir nicht an der Wahheit
zugrunde gehn. Wille zur macht, § 822) Diyarbakır, Mayıs, 2004 |
|||||
İletişim
Bilgileri
: |
|||||
Adres:
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Felsefe Bölümü, 06531 Ankara, Türkiye Telefon: + (90) (312) 210 3141 Fax : + (90) (312) 210 1287 Oda Numarası: Z-43 E-mail : ainam@metu.edu.tr |
|||||