|
|
İNANCI
VURAN SARKAÇLAR
prof. Dr. Ahmet İNAM
İnansam,
inanamıyorum, inanmasam inanıyor; ne oluyor bana bilemem, içimi bir
ateş basıyor. İnanmak isteği yakıyor; inancım, ruhuma batıyor. İnancımı
tutamıyorum, inançsızlığı atamıyor; boşlukta sallanan sarkacım, hiçbir
şey anlam katamıyor.
İnanmazsan inanma: İnanmakla inanmamak arasındaki uçurumda durur aşk
daima.
* * *
-Aşk var. Yaşadın. Ruhun ulu çınarlar gibi uğulduyor rüzgârıyla.
-İnansa mıydım?
* * *
-Yumuşacık saçlar var, sıcak soluklar, ateşinde inim inim inlediğin.
-İnansa mıydım?
* * *
-Sıcacık bir kış günü, soluk soluğa koştuğumuz tepelerde, yürek atışımızın
yankısı var.
-İnanmasa mıydım?
* * *
Gelse. Görünse. Sarsa. İnanmasam olmazdın. Ey inancımın kör mumu! İnanmasam
yanmazdın.
* * *
İnansan sözlerime, rakıyı okuyup, kitabı içebilirsin.
* * *
Kaynatıyorum. Kaynatıyorum. Kaynıyor içim. Derin kazanlarında sana dokunuşumun.
İnancımın pestili kaynıyor. Tertemiz bezlerine ruhunun, döküp bir güzel
yiyeceğim. Sen! Sevgili! İnancımın pestili!
* * *
Yaşam boşluklarına düşünce. Şiir orada. Boşluklardan nice sevgililer
çıkardı inancımın iksiri.
* * *
Yazın, kuşluk vakti karanlığında evinden, bir yaralı baykuş gibi havalandım
ben. İnancımın boşluğu, tüttü durdu, içimin bacasından.
* * *
Açsam ne ola güven geçirmez kilidini ruhunun; inancımın, boynu bükük
gelinciğini dikmek için, çorak bahçene, senin.
* * *
İnandım, inanmadım; aşk ateşiyle yandım. Bir kötü buldu beni, onu sevgili
sandım.
* * *
Kurumuş yaprağın üstünde kar, sevdâya "hişt, hişt" diyor;
"can suyunum ben, bahar ateşin; duy beni işit" diyor.
* * *
İnansak da, dönsek mi bu inancın yalanından?
* * *
Yok yazılar yazdın Ahmed, varlığa mı inandın? Yoksa ölümsüzlüğü sen,
kalemin mi sandın? Yokluğu da tükettin varlığı da. Cân balına bandın.
Çok çukurlar kazdın Ahmed, dağlara mı aldandın?
* * *
Bozkırda bir güz akşamı gidiverdin apansız, göllerde görüntün çın çın
çınladı. Burkulan yüreğimin, için için yanan çocuğu, sevginin yokluğunu,
sana inandı da anladı.
* * *
Gördün, işte, ey sevgili! Ölüverdik. İnanmadın ki sen hiç yaşadığımıza!
* * *
Hüzne dair sözlerin, ardında duran, söze dair hüzünlerin inancı. Sıkışmış
duyguların, yolundan çevrilmiş düşüncelerin. Nereye gitsek? Neresi güvenli?
Nerede şiirim göverir, gönlümün fesleğini sulanır; gözümün bulutlarından,
çoşkumun ceylanları zıplar, içimin yağmuru yağar? Nereye, evet, nereye?
Her yer gurbet, herkes yalnızlığımız? Nereye gitsek, neresi umudumuz?
Sığınsak: İnancımızın damının altına "Hoş gelsek". Kuytusuna,
aşk denilen yanardağın.
* * *
Yazıya bir adım kala, sevdaya kaç adım vardı? Zamanın çok daraldı, zamanın,
için, dışın, kime kaldı? Kimden gelecek yitirdiğin ruhun? Yazıya çırıl
çıplak kapısını açan, kimden gelecek yitirdiğin ruhun? Elinde ne kaldı?
İnancın. İnsana. Yaşama. Câna. Canlılığın.
İnandın.
Yazdın.
* * *
Elbet büyür içinde kan olan herşey, sana inancım gibi.
-------------------------
Şubat 2005, Antalya.
|
|
|