|
|
POPPER'DAN GÖNÜLE
Prof.
Dr. Ahmet İNAM
Öğrencilerinin
yazdıklarından, öğrencilerinin öğrencisinin söylediklerinden çıkarıyorum:
Ünlü filozof Karl Popper, huysuz, zor bir adamdı. (Okuduğum kişilerden
biri Feyerabend!) Söylediklerini inanılmaz titizlik ve tutkuyla temellendirmek
isteyen, ciddi, hâlâ üzerinde ondokuzuncu yüzyıl bilim insanlarının ve
düşünürlerinin yoğun ''ağırlığını' taşıyan, mesafeli bakışlarla insanlara
yaklaşan ''hakikat âşığı'' değerli bir kişiydi. (Onunla ''uzunca'' bir
süre birlikte yaşamışlardan edindiğim izlenimler bunlar, yanılabilirim,
kısa görüşmelerde kibarlığın ve insan saygısının yoğrulduğu bir yürekle,
sıcak görünmüş olabilir!) Kendine özgü açık bir dille yazardı. Süvar
Köserâif gibi sıkı felsefe okurları ve düşünürler, bu dille Popper'ın
inanılmaz ''açıklar'' verdiğini söylerlerdi! Bana da öyle gelir, galiba
Feyerabend'a da öyle gelirdi. Çünkü Popper, cesur bir ''tilkiydi'', ihtiyatlı
bir ''kirpiden'' ziyade.
Felsefede tutumlardan söz eden bir yazar, iki temel tavır ileri sürmüştü,
gençlik yıllarında okuduğum, yazık ki şimdi anımsayamadığım bir yazısında:
Ya tilki olur, saldırırsınız ya kirpi olur savunursunuz. Kirpi düşünürler,
hiç açık vermeden düşünmeyi severler. O nedenle sıkı bir ''analitik''
tutumla, kavramlarını açık kılmaya çalışır, ''ayrıntı sektirmeden'' yürümeye
çabalarlar. Tilkilerin ise amacı, saldırmak, yakalamaktır. Avlamaktır.
Elbette onlara saldırırlarsa tilkilikten kirpiliğe dönüşebilirler ya da
tilki olarak savunabilirler kendilerini. (Bir düşünür çırağı ya da taslağı
olarak ben, kendimi bir ''dağ keçisi'' olarak görmüşümdür! Dürbünlü tüfekleriyle
teknolojik donanımlı avcıların kolayca vurduğu.)
Popper, dar alana kendini sıkıştırmamış bir bilim felsefecisi idi. Bilimsel
bakışı kültüre, tarihe, politikaya, metafiziğe yöneltmeyi seçmişti. Onun
çok bilinen ilkelerinden biri de, bir savlar bütünlüğü oluşturan bir kuramın
bilimsel olabilmesi ilkesidir. Kabaca söylendiğinde, bir sav, yanlışlanabilir
olduğunca, bilimsel olmaya adaydır. Sav ya da kuram, kendi içinde ne zaman
yanlışlanabilir olacağını söylemeli ve kendini yanlışlamaya çalışmalıdır.
Sav, yanlışlamalar karşısında, direndikçe sağlamlaştırılmış olur. ("Sağlamlaştırma"
ya da ''pekiştirme'' diye çevirilebilecek sözün İngilizcesi ''corroboration''
!)
Bu açıdan, bir sıçrama yapılarak, denilebilir ki: bilim insanı
yiğit olmalıdır! Kendi kuramını, yanlışlayacak (çürütecek de
diyebiliriz, ''refutation'' karşılığında!) cesareti, niyeti olmalıdır.
Bir kez bilim namusu ona kendi kuramının, hangi gözlemlerle, olgularla,
ölçümlerle, karşılaştığında yanlış olabileceğini kuramında belirtmesini
buyurur.
Oysa insanda, kendini doğrulama eğilimi baskındır. Yanlışlama çabalarından
ürker, birçok insan. Savları, kuramı, hep doğrulansın yanlışlanmasın ister!
Üstelik her yanlışlama atılımı karşısında felsefecilerin ad hoc
manevralar dediği, manevralarla kuramı kurtarmayı çabalar, kuramının
yanlışlanamayan, çürütülmeyen bir ''ayrıcalık'' taşıdığını savunur.
''Şu şu durumları gözle de çürüt beni bakalım'' diye yazmalı alnında bilimsel
kuramların. Bilimden gönüle: Şu şu insanları, olayları çıkar karşıma da
zorla beni ey hayat! Hayat içinde koşuşturmalarımız sırasında soruyorlar
bize: ''Nereden geliyorsun?'' ''Kendimi yanlışlamaya çabalamaktan!'' diyebilir
miyiz? Kimi yanlışlama geçirmez hayatlar, ısrarla şöyle
diyebilirler: O kadar uğraşıyorum, hiç yanlışlayamıyorum kendimi, yanlışlarımı
bulamıyorum; görüşlerimi savlarımı sınadıkça, sınadıkça hep haklı, hep
doğru çıkıyorum. Hatta daha tilki olanlarımız: Valla hep yanlışlanmak
istiyorum var gücümle, bir kez olsun hayat benim yüzüme yanlışlığımı vursun
istiyorum, ama olmuyor işte!
Yanlışlanmaya istekli, yanlışlanmaya açık bir yaşam, içten, kendini elden
geldiğince çarpıtmayan bir yaşamdır. Yıkımlardan korkmaz. Tıpkı bilimde
olduğu gibi, yanlışlandığında yeni savlar üretir, yeni bakışlar, yeni
anlamlar. Bilim tükenmez. İnsan tükenmez.
Gökyüzünde yıldızlar doğuyor, yıldızlar ölüyor; yeryüzünde anlamlar doğuyor,
anlamlar ölüyor.İnsan anlamlar yaratan bir varlık, oluşturduğu anlamları
gerçeğin karşısında sınamak olanağında olan. Hayatın sınavlarına
cesurca girebilmektir, anlam yoğun yaşamak. Yıkılmaktan, yanlışlanmaktan
korkmamalı: Doğruyu bulma, buluşturma, oluşturma için gerekir.
|
|
|