1-
Yazınıza göre, ahlaksızlar ordusunun mensupları gün geçtikçe çoğalıyor.
Buna dur demenin yolu yok mu?
Farklı yolları vardır. Yüz yıllardan beri,Doğu
bilgeliğinde, Batı ahlak düşüncesinde sürekli olarak gündeme getiriliyor.
İnsan düşünce, kural olarak nasıl ahlaklı olacağını kuramsal olarak
biliyor; doğrusu bildiğini savunuyor. Uygulayamıyor. Ahlak eylemlerle
sonuçlanıyor, kuramsal olarak ne denli bilgili olursanız olun, bilginizi
yaşayamadıkça, eyleme dönüştüremedikçe, ahlaklı olamıyorsunuz. İşin
ilginç yanı,ahlaklı görünen her eylemin de ardında onu destekleyen bir
iç dünya olmadıkça,ahlaklı olunmadığını söyleyebiliriz. Ahlaklı olmak,
eylem ahlaklılığının yanı sıra iç dünyanızın da ahlaklı olmasını gerektiriyor.
İstemeye istemeye ahlaklı olunamaz çünkü. İç dünyanızın ahlaklı olması
ne demek? Karekterinizin ahlaklı olması demek. Düşüncelerinizde, tasarılarınızda, niyetlerinizde; açıkca,
kimse sizi görmediği zamanlarda ahlaklı olmak demek. Ahlaklı olmak,
bir "show", bir rol değildir. Reçetelerle, vaazlarla, akış
diyagramlarıyla, "on derste ahlaklı olma" kitaplarıyla ahlaklı
olunmaz.
Ahlaksızlığın
önlenmesi, ahlaka bakışımızın, insan ve hayat
anlayışımızın kökten dönüşmesiyle olanaklıdır.
2-
Her şeye rağmen; etrafındaki sorunlara, yaşamın zorluğuna, hayatın ve
insanların kazıklarına rağmen, kendi içindeki mutluluğu muhafaza etmeyi
bilen insanlar var çevremizde. Sizin de vardır mutlaka. Sizce bu insanların
sırrı nedir?
Kendisiyle barışık olmayı bilen kişilerdir bunlar.
Belki nice acılardan geçmişlerdir. İçlerinin sağlamlığı,paylaşmayı
bilmelerinden, insana, hayata saygı duymayı bilmelerindendir.İçlerinde
bir çok dünya barındırırlar. "Mangal gibi" yürekleri vardır,
halkımızın deyişiyle;içlerinde dünyalar yıkılır, dünyalar kurulur. Dünyaların
sığdığı dünyalarıyla fırtınalar ve felaketler karşısında sarsılsalar
da yıkılmazlar. İşte bu insanlardır mutlu insanlar. Mutluluk bir ruh
hali değil bir karekterdir.Bir karekter yapımı, inşasıdır.
3-
Mutsuz insan ahlaksız olduğu gibi, “başarısız insan, üretemeyen insan,
çalıştığını sanıp mesai saati dolduran insan” da o zaman ahlaksızdır
mıdır?
Elbette.
Muslow'un deyimiyle, kendini gerçekleştiremeyen ,kendine, üreterek, severek,
dünyalar yaratamayan insan
mutsuzdur. Ahlaksızdır. Olacağı kadar olmaya
çalışmayan insan, insanlığa en büyük kötülüğü yapmaktadır.Ahlaksızların
başıdır.
4-
Yazınızda “mutluluk karakteri”nden bahsediyorsunuz. Bu karakterin temel
özellikleri nelerdir?
Sevebilen,saygı
duyabilen,yüksek değerler yaşayabilen,üreten,cana,canlılığa hürmeti
olan,iç dünyasındaki derinliklerde nice dünyanın saklı olduğu,ateşli,
çalışkan, keyifli biridir. Yanlışlarından öğrenmye her zaman açıktır.
Çirkinlikleri, eksikleriyle yüzleşmekten asla korkmaz. Hayatın ona emanet
olduğunu bilir, onu geliştirmek için elinden geleni yapar.
5-
Mutlu ve mutsuz insan üzerine yaptığınız tanımlar, kendini yetiştirmek,
geliştirmek üzerine kafa yoran ve bunu başaran insan tanımıyla aynı
özellikleri taşıyor? O zaman mutluluğun tek anahtarı her alanda kazanılan
başarı mıdır?
Değildir. Başarı, her zaman bize bağlı değildir. Mutlu, elinden
geleni yapan, kendine karşı dürüst biridir. Mutlu, başarı ya da paranın
ikincil önemde olduklarını bilir. İçi fakir insanın dış zenginliği onu
mutlu edemez. Sığ, dar ruhlu insan mutlu olamaz. Haz alabilir, haz dolu
olabilir ama mutlu olamaz. Ancak insan gibi insan olmayı başarabilmiş
insan, mutlu olmayı hak eder.
6-
Mutsuzluğun ahlaksızlık olduğunu insan deneyimleyerek nasıl öğrenir?
İnsan yaşamadan hiçbir şeyi öğrenemez mi?
Öğrenebilir elbette, enformasyon edinebilir,ama
bilgi enformasyondan farklıdır.Yaşanarak,içselleştirilerek,yoğrularak
öğrenilebilir.
7- Son olarak; Ahmet İnam’ın, prof. olarak, insan olarak, eş olarak
baba, arkadaş, dost olarak hayata bakış açısını sormak istiyoruz. Kendini
sorgulayan bir mutsuz, bir ahlâksız bu yazıyı yazdı diyorsunuz çünkü. Hayat, insan, başarı, aşk, ilişkiler, çalışmak,
proje üretmek gibi kavramları sizin için ne ifade ediyor?
Ben henüz mutlu karekteri edinememiş, bir mutluluk
yolcusuyum. Bir mutluluk projesiyim. Ömrüm yeterse, bir gün mutlu olurum
belki. Çocuğum daha. Büyüyebilirsem, belki, alabilirim payımı mutluluktan.
(Kişisel Gelişim Dergisi yönetmeni Adem
Özbay’ın sorularına verilen yanıtlardır. Ekim, 2004,
Ankara. Sözü geçen yazı “Mutlu Olmak” başlığıyla, ”on line” yayınlar
arasında bu sitede bulunmaktadır)