|
|
BİLGİ İLE OLMAK
Ahmet
İNAM
Şuna bütün gönlümle inanıyorum: Ahlâk elbette bilgi ile çok ilgilidir
ama nasıl bir bilgi ile ilgidir? Örnek olabilme bilgisi
ile. Biz bunu çok denedik; liselere ahlâk dersleri koyarsınız, ahlâk konusunda
nutuklar atarsınız, seminerler verirsiniz, kurumlar oluşturursunuz, kitaplar
yazarsınız, bunların elbette faydası yoktur demiyorum ama örnek gerekiyor.
Bundan 2500 sene önce Aristoteles'in haklı olarak vurguladığı gibi, ahlâk
bilgisi ayrı bir bilgidir ve bunun en iyi öğrenme şekli, örneklerdir.
Onun için biz akademisyenler, biz araştırıcılar, bilgimizle temasımızda,
bilgimiz ile güzelleştiğimizi, bilgimizle kâmil insan olabildiğimizi,
eğer genç insanlara gösteremiyorsak, ahlâk konusunda bütün söylediklerimiz
boştur ve tutarsızdır. Önce çuvaldızı kendimize batırmamız gerekir.
Ahlâk konusunda attığı nutukların ardında duran bir insan olarak, ben
kimim? Ben gerçekten gece yatarken ve bütün dürüstlüğümle kendi kendimi
sorguya çektiğim zaman,yanıtı arayabilirim. "Ben ahlâkın neresinde
duruyorum, içimdeki çirkinlikler nedir, söylediğim yalanlar nedir, bilmediğim
halde bildiğimi sandığım veya biliyormuş gibi göründüğüm şeyler nedir?",
sorularıyla kendimi gerçekten sigaya çekebiliyorsam, kendimle yüzleşebiliyorsam,
kendi iç dünyamla derinlikler âlemimle karşı karşıya gelebiliyorsam, ben
işte o zaman bilgimle ahlâkımı bütünleştirmiş bir insan olabilirim, yoksa
olamam.
O halde hem noeziyatrik sağlık açısından, anlam sağlığı
açısından, hem bilgi sağlığı açısından deneyimli araştırıcıların bütün
insan olması, kâmil insan olması kaygısını, bilgi ile teması olan genç
araştırmacılara aşılamak gerekir. Siz bu araştırmayı akademik merdivenleri
çıkasınız veya size verilen bursların karşılığını ödeyesiniz diye yalnız
bunun için yapmıyorsunuz. Siz, bu dünya gezegeninde bütün kainata borçlu,
insanlığa borçlu insanlarsınız. Dikkat edin, genç araştırmacıya çok geniş
bir ahlâk bilinci vermeye çalışıyoruz; çünkü ahlâk, bilinçle başlar. Bu
genç insanlar, bu bilinci sizlerde görerek edinebilirler. Bu bilinç sadece
içinde bulunduğumuz, kuruma karşı bir ahlâk sorumluluğu getirmez bize,
bu bilinç bütün bilim âlemine, Türkiye ve Türkiye dışındaki bütün dünyadaki
bilim dünyasına karşı bir sorumluluk demektir. Bu bilinç yalnız bilim
dünyasına değil, bütün insanlığa karşı bilinç demektir, sorumluluk demektir.
Bu bilinç, insanlığın yalnız bugünkü haline karşı sorumluluk demek değildir,
geçmişe, atalarımıza ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluk demektir. Bizim
bilim âleminde yaptığımız bir küçük hata, bir küçük dikkatsizlik, bir
küçük tembellik, hırsızlık, kolaycılık, hem geçmişteki bizi yetiştirmiş
insanlara, çok uzaktaki atalarımıza karşı bir sorumluluk hem bizden yüzlerce
sene sonra doğacak insanlara kaşı sorumluluktur. Bu sorumluluk sadece
dünya gezegenine karşı duyulan sorumluluk değildir, bu sorumluluk kainata
karşı duyduğumuz sorumluluktur. Çünkü biz, belki, inşallah, kıyamet kopmazsa,
bu gezegenden de öbür gezegenlere doğru ileride yolculuk yapacağız, dolayısıyla
insan türü olarak bütün kainattan, bütün varlıktan, topraktan, böcekten,
buluttan da sorumluyuz. Bunlar size belki çok edebi sözler gibi gelebilir
ama öyle olduğunu düşünmüyorum. Çünkü araştırıcı olmanın hangi bilgi dalında
olursa olsun getirdiği sorumluluk budur. Bilmek bunu gerektirir, bilmek
sorumlu olmak demektir ve bilmek bizim kültürümüzün köklerinde
bulunan bir deyimle, olmak demektir. Bilmek, üzerinizden kötü bir giysi
gibi dökülen, akan veya dersten çıktıktan sonra unutacağınız veya yayın
yaptıktan sonra sizin olmayacak olan, yalnızca çıkarınızla ilişkide bulunduğunuz
bilgilerle ilişkiye geçmek değildir. Bilmek, bilgi ile yaşamak demektir.
Bilginizi içselleştirmek demektir. Bilginizin sorumluluğunuzu duymak demektir.
Bilgi ile olmak demektir.
Bilgi sağlığını gözeten ahlaktan nasibini almamış, çıkarcı, çirkin
insanlar, bilgisi ile olmaya çalışan genç araştırıcıların karşısına çıkacaktır.
Onların çirkinliklerini yüzlerine vurma cesaretine sahip olunmadıkça bu
çirkinlik toplu halde yaşanacaktır. Ahlâk kıvılcımı içine düşmüş bir genç
insanın, bir araştırıcının içinde bulunduğu araştırma topluluğunu da etkileyeceğini
düşünmekteyim. O, karşısındaki diğer araştırıcıların, araştırıcı olma
havasındaki insanların boşluklarını, çirkinliklerini, tembelliklerini
yüzlerine vurabilecektir.. En iyi yol, ahlâk alanında yüz yüze ilişkilerdir.
Onun için bilgileri öğretirken bilgimizin ardında duran ahlâki kaygıları
da nutuk atarak değil, olarak göstermeli. Güzel ahlâk
sahibi olan bir insan olarak iyi bir araştırmacı örneğini kendi akademik
topluluğumuz, kurumunuz içinde oluşturabilirsek; bu, hem araştırmacı insanlara
hem o kuruma hem de insanlığa, insanlığın geleceğine ,çok büyük bir armağan
olacaktır diye düşünüyorum.
|
|
|