Makinist Orhan Batlar
Görevi başında yaşamını yitirmesinin 20. yılında, saygıyla...




Önsöz Niyetine


Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda sık sık demiryolunun yanından Ankara Garına yürür, orada trenlere bakardım. O dönemde gözümde makinistler çok önemli ve erişilmez kişilerdi.  Orhan Batlar bana demiryolcuların sıcak yüreğini açan, çocukluk hayallerimden biri olan lokomotif kabininde yolculuk etmemi sağlayan, E 40 000 lokomotiflerle ilgili tüm bildiklerini benimle paylaşan, kendisine çok şey borçlu olduğum bir dostumdu.

Ne ilginç bir rastlantıdır ki ben 13. Temmuz. 2005 günü (yani Orhan Batlar ile E 40 000'lerle ilk yolculuk etmemden yaklaşık 20 yıl sonra) Haydarpaşa'da son kalan E 40 000'lerin peşinde koşarken ve makinistleriyle sohbet ederken Orhan Batlar'ın oğlu Hakan Batlar bana ulaşmaya çalışıyormuş. Ankara'ya döndüğümde oğluyla tanıştık, ölümünün 19. yıldönümünden hemen önce ikimiz de Ankara Karşıyaka Mezarlığındaki kabrini ilk kez ziyaret ettik.

Aramızdan ayrılmış, ve belki de bir kısmının adı ya da kabri bile unutulmuş pek çok demiryolcu gibi, eminim Orhan Ağabey de kabrinde görevini yapmış insanların huzuru içindedir.

Kısacık Dostluğumuz

Babamın Kodak fotoğraf makinasını ele geçirmiş, liseden sınıf arkadaşım Murat Aksoy (kendisi Kurtuluş’ta tren istasyonuna yakın otururdu) tren fotoğrafları çekiyorduk. 30. Temmuz. 1985 Salı günü 2261 sefer sayılı, E 40 003 tarafından çekilen banliyö treni Ankara Garından hareket etmeden önce basamağında çektiğimiz fotoğraf ile tanışmış olduk. Fotoğraf banyo edilip basılınca vermek üzere gara gittim. Rahmetli Cemil Arın’ın fotoğrafını söylediği gibi, şimdi yerinde mescit bulunan odadaki şişman görevliye bıraktım ama Orhan Ağabeyi yeniden görmek istediğim için ne zaman çalıştığını öğrenip fotoğrafı görevliye teslim etmedim. Ertesi gün gara gelip E 40 001’de çalışan Orhan Ağabeyi buldum, fotoğrafı verdim. Birlikte kabinde çay içtik sohbet ettik. Kabinde Sincan’a gidip gelmeyi önerdiğinde çok mutlu oldum. Yardımcı makinistinin de gelmesiyle hep birlikte Sincan’a gittik, orada manevra yapıp lokomotifi dizinin diğer tarafına geçirdi, Ankara Garına döndük. Trenin Ankara-Kayaş-Ankara seferi iptal edildiği için vedalaşıp ayrıldık.


Orhan Ağabey ile tanışmamıza neden olan fotoğraf (30. Temmuz. 1985, Murat Aksoy)

Zaman zaman şişman görevliye sorarak, zaman zaman da elimdeki tarifeden ve Orhan Ağabeyin bir gün çalışıp bir gün çalışmadığını bildiğim için gara geliyor onu görüyor, ara ara gardan rahmetli babannemin evinin olduğu Hipodrom durağına ya da başka yerlere kabinde gidip geliyordum. Bu arada 23. Eylül. 1985 Pazartesi günü fotoğraf makinasının sehpasını da alıp gara gittim. Hem kabinde hem de makinanın dışında fotoğraf çektim. Tüm israrıma rağmen Orhan Ağabey makinanın dışındaki fotoğrafta bulunmak istemedi, yine de içeriden yüzü belli belirsiz görünmüş. O gün de birlikte Kayaş’a gidip geldik hafızam beni yanıltmıyorsa.


Orhan Ağabey E 40 001'in kabininde bana valse ile nasıl kran arttırıp eksiltileceğini anlatırken (23. Eylül. 1985)


Aynı gün E 40 001'in dışındayım. Nedense Orhan Ağabey ikinci fotoğrafta bulunmak istememişti. Yine de dikatlice bakılırsa bombeli camın arkasından yüzü seçilebilir (23. Eylül. 1985).

Fotoğraflar basıldığında özellikle kabindeki fotoğrafı çok beğenmiş, “bunu kalbimin üzerinde taşıyacağım” diyerek iç cebine koymuştu. O fotoğrafları çektiğimiz gün müydü bilemiyorum, bir seferinde lokomotifin makina dairesine geçmiştik, bana pantograftan gelen akımın nerelerden geçtiğini ve motorları nasıl işlettiğini, gradüyatörü, yardımcı sistemleri anlatmıştı bütün ayrıntısıyla. Bir başka gün lokomotifin nasıl kullanıldığını, frenlerini göstermiş ve hatta tren dururken imdat frenini kullanmıştı, toz duman içinde kalmıştık. Galiba o gündü, bu kez babamın siyah beyaz filme 4.5 x 6 cm çeken Zeiss-Ikon körüklü makinası ve siyah-beyaz film vardı. Üç kare fotoğraf almışım.


E 40 001 Ankara Garından Sincan yönüne hareket etmeden önce.


Aynı gün, Sincan'dan dönmeden önce olmalı...


Sincan-Ankara arası kabinde bir misafirimiz vardı ve Orhan Ağabeyin ricasıyla fotoğraflarını çektim. Makinanın flaş bağlantısı ve flaşı olmadığı halde fena görünmemiş...

Birlikte yolculuk ettiğimiz zamanlar hep beni kendi koltuğuna oturtur, kendisi sağ yandan lokomotifi kullanırdı. Böylelikle E 40 000’lerin nasıl kullanılacağını öğrenmiş oldum. Tabii bunda ardı arkası kesilmeyen sorularıma Orhan Ağabeyin sabırla yanıt vermesinin katkısı da büyüktür. Hatta Orhan Ağabeyden öğrendiğim hafif frenli yanaşma ve tamponlama tekniği sayesinde Amerika’da çalıştığım elektrikli demiryolu müzesinde çok sükse yapmış, son derece yumuşak ve denetimli tamponlamalarımla yılların amatör makinistlerini şaşırtmıştım.

1985-86 ders yılında lise son sınıftaydım ve derslerime ek olarak üniversite sınavına da hazırlandığım için ders yılı ilerleyince Orhan Ağabey ile ancak tesadüfen görüşebiliyordum. Bir keresinde Yenişehir tren istasyonunda babaanneme gitmek üzere banliyö beklerken Orhan Ağabey E 40 001 ile aksi yöne gidiyordu ve yanına binmiştim. Cebeci’de miydi anımsamıyorum, bir istasyonda elektrikli dizi ile karşılaşmıştık ve zamanımın darlığı nedeniyle diğer trene geçmiştim. Ben üniversite telaşındayken E 40 001 de Ankara’dan ayrılıvermişti. Şubat tatilinde her zamanki gibi rahmetli anneannemin Erenköy’deki evine gittim bir haftalığına. Anneannem de beni bekliyormuş zira pek çok şeyi pişirdiği elektrikli fırınının rezistansı bozulunca canı bayağı sıkılmış. Rezistans almak üzere apar topar Etem Efendi Caddesindeki elektrikçiye gitmek için çıktım. Her işte bir hayır vardır derler ya, Erenköy tren istasyonunda E 40 011’in çektiği yük treni yan hatta (sayding) duruyordu, içinde de deri kasketiyle Orhan Ağabey! Ekspres geçip onun kullandığı yük trenine sinyal açılana kadar sohbet ettik, bir süredir buradaymış, misafirhanede kalıyormuş.

Üniversite sınavını atlattıktan sonra yine şişman görevliye Orhan Ağabeyi sordum. Marşandiz Garında DE 11 000’lerle manevrada olduğunu söyledi. Bir keresinde de rahmetli babaannemlerin orada, herhalde Hipodrom trafo merkezine vagon bırakmış olmalı, Marşandiz’e dönerken gördüm, seslendim ama makina gürültüsünden beni duymadı, hareket etti. Son görüşmemizde DE 24 000 ile Adana’ya gidiyordu ve birlikte Cebeci’ye kadar gitmiştik gece karanlığı. Dört makinist vardı, iki iki nöbetleşe kullanıyorlardı, Orhan Ağabey makinada değildi ve bu kısa süre içerisinde sohbet edebilmiştik.

Derken üniversite sınav sonuçları açıklandı, ODTÜ Makina Mühendisliği Bölümünü kazandığımı öğrendim. Hemen Orhan Ağabeyi görebileceğim günü şişman görevliden öğrenmeye gittim. Ne yazık ki benim Ankara’dan ayrılacağım günden sonra çalışacaktı, galiba izinliydi. Arzum, ODTÜ Makina Mühendisliğini kazandığımı ona söylemek ve birlikte tatlı yemekti. Birkaç hafta sonra yeniden Ankara’da olacaktım, o zaman bu güzel haberi onunla paylaşırım diyerek Ankara’dan ayrıldım. Döndüğümde şişman görevliye Orhan Ağabeyin çalıştığı günü sorduğumda Kayaş'ta kaza geçirdiğini ve görevi başında yaşamını yitirdiğini öğrendim.

Tanıyanlar Hakkında Ne Dediler:

Levent Durusoy (Eğitmen ve eski E 40 000 makinistlerinden, TCDD):
Kendisini 1979 yılından beri tanırım. Değerli bir insandı,  işine son derece sadık ve kendisine söz getirmeyecek derecede çalışkandı. Allah rahmet eylesin.


Sayfa başındaki iki vesikalık fotoğraf ve TCDD'deki özgeçmişi Sayın Levent Durusoy tarafından sağlanmıştır.
Diğer fotoğraflar Ergin Tönük koleksiyonundan alınmıştır.

Makinist Orhan Batlar'ı tanıyan veya birlikte çalışmış arkadaşlarından sayfaya katkıda bulunmak isteyenler anı ve fotoğraflarını bana gönderebilirler.


Ana Sayfaya...