Derler ki "Denizciler bir müddet sonra denize aşık olur".
Ne derece doğrudur bilemem.Kişi sevgi duyduğu şey ne olursa
olsun,onunla bütünleşir mi?
Bütünleşir.
İnsanların karşı cinse aşkı gibi, bülbülün güle aşkı gibi ve ya
Duwarmish Kızılderililerin reisi Seatle'ın, Washington'daki Büyük
Başkana diye başlayan mektubundaki şu cümleye dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Diyor ki;
"İnsanlar toprağa tükürürse, kendi kendilerinin yüzüne tükürmüş
olurlar. Zira biliyoruz ki,toprak insana değil, insan toprağa
aittir.(mektubun tamamını bulup okuyun.Çok harika. Şayet bulmayacak
olursanız
ben yazayım size.)
Bir denizcinin, denize aşkı var. Kızılderilinin toprağa aşkı var, bir
de tren makinistinin makinasına aşkı var.
Kıyaslar makinist. Seyir anında etrafına bakarak ve kafasında
med-cezirler oluşarak.
Arşimet'in "buldum buldum" diyerek hamamdan fırlayıp çıktığı gibi,
markizden fırlamıyor ya da bağırmıyor ama içinde kopan fırtınalara
kulak kabartarak karar veriyor.
Benim aşkım daha büyük.
Ey 24 000'lik seni çok seviyorum!
Bir kuşun daldan dala uçması gibi, makinist bir konudan ötekine geçip
duruyor. Sanki bir konuyu atlayıp bitiremeyen öğretmen gibi, bir
potbori türkü söyler gibi, veya açık büfe yemek veren
restorantlarda mevcut bütün yemeklerin tadına bakar gibi.
Aniden aklına geçen gün bir davette vatandaşın biri ile yaptığı konuşma
geldi. Ve suratı asıldı sanki.
Allah'ım böyle insanlar da varmış demek ki.
Ama adama anlattığı bir fıkra ile yetinmiş. Dersini vermişti. Arif olan
anlar diyerek.
Fıkra şöyle:
Bir araştırma için Temel'in takasını kiralıyan profosör ve ekibi denize
açılırlar. Artık kara gözükmemektedir. Bir ara Profosör ile Temel
arasında yemekte olan konuşmalar:
Profosör hep sorular sormaktadır,
Temel "cevabı bilmiyorum" deyince "tüh tüh yazık sen ölmüşsün".
Sorular arka arkaya, cevapsız kalınca, tüh tühler, sen ölmüşsünler
gelince, Temel içten içe kızar kurulur, fakat belli etmez. Müsaede
ister. Kalkar kaptan odasına gider. Fakat çok kızgındır.
Bir ara gökyüzüne şöyle bir göz atar. Eyvah. Eyvah ki ne eyvah. Büyük
bir fırtına koptu kopacak. Temel her işi bırakır, doğru profosörün
yanına koşar.
-Hocam sen yüzme biliyor musun?
Hayır, der profesör.
Temel taşı gediğine koyar.
-Esas şimdi sen öldün,der.
Fıkra böyle. Öyle ya bu fıkra ile vermiştir adamın dersini. Adam da
haketmiştir.
Adam işi gereği sık sık seyahat ediyordu ve hayatında hiç trene
binmemişti. Durup durup adamın o sözleri geçti aklından.
Ben hayatımda hiç trene binmedim. Oysa makinist bilmekteydi ki,tren bir
kültürdür.Tren ile seyahat etmek bir kültürdür.Tren ile haşir neşir
olmak bir kültürdür.
...
Fotoğrafta Gani Usta DE 24 082'nin
valsesini sevdayla tutuyor, motorun sesini dinleyerek azar azar gaz
açıyor veya kapatıyor. Yüreği makinasıyla birlikte atıyor. 8. Nisan.
2005.