Bu
gün de pek duygu yüklüdür yüreğim.
Nedendir, bilinmez?
Kim bilir?
Hani vatandaşın biri deyivermişti ya “şartların oluşmasını bekledik”
diye.
Sanırım duygulanmam için tüm şartlar oluşmuş vaziyette.
Uşak’ta vekâlet olarak çalışmaktayım şu an itibarı ile. Haliyle vekâlet
olanın gönlünde çoluk çocuğu, onlara duyduğu özlemi vardır. Çocukların
yaptıkları yaramazlık, şaklabanlık ve muziplikler.
Uşak’tan, Alaşehir’e tek makine gidip, Alaşehir’de, İzmir’den gelip,
Afyon’a gidecek yük trenine, demiryolcu tabiri ile arka ranfor (destek
) yapacağız. İşte bu bapta İnay’a gelip hareket ettikten sonra ne
olduysa işte o zaman oldu.
Nereden dolandıysa dilime bu terennüm;
“Şimdi uzaklardasın
Gönül hicranla doldu,
Hiç ayrılamam derken
Kavuşmak hayal oldu”
Solo söylemiyorum.
Doğa tüm cömertliği ile bana eşlik ediyor, koro söylüyoruz
anlayacağınız. Makinenin paralelinde uçuşan kuşlar, yer yer küme
şeklinde oluşan sis, zaman zaman sisin arasından, sevdiğine kavuşmak
ince bir çizgi arasından toprağa sızan güneş.
Belli ki, gece yağmur yağmış ve yağan yağmurdan yıkanan ağaç gövdesi,
dalları, yaprakları sallanarak koroya eşlik ediyor ya. Tertemiz
toprağın o mis gibi kokusu yanında yeni oluşan tazecik otlara ve
yanında küçük küçük su birikintileri bir genç kızın o temiz çeyizinde
bembeyaz örtü üzerine, işlediği kanaviçe nakışı andırıyor. O bile
koroda var.
Ve geliyoruz yolun sonuna. Hem rüyadan silkinip hem koroya son
veriş oluyor kullandığımız 24 144 lokomotifin o şuh düdüğünün sesi.
Rampa bitiyor, lokomotifimiz dizinin sonundan bağlı olduğu vagondan
kesilip bir iki metre kadar geri ayrılıyor, telsiz ile öndeki tren
makinesine tamam diyoruz. İki veya üç dakika bekledikten sonra tren bir
dev gibi hareket ediyor. Biz de geriye doğru Uşak istikametine hareket
ediyoruz.
Ranfor ile birlikte, hem rüya hem de koro bitiyor. Böylece kendi
dünyamıza dönüyoruz.
Gani Evis
20 Ekim 2008 Pazartesi
...