Balıkesir'de çalıştığım yıllardı, yani 1983, 84 yıllarından
bahsediyorum. Bir kavurucu yaz sıcağında, Balıkesir'den, Bandırma'ya
giden yük trenine arka ranfor yapıyorduk. Şehrin görüntüsü iyiden iyiye
arkamızda kalmıştı. Ayvatlar rampasına sarmıştı tren, bir yılan gibi
kıvrıla kıvrıla yavaş yavaş çıkıyordu.
Herkesin bir envanter makinası vardı. Ben o gün depoda görevli idim.
Benim olmayan bir makina ile ranfor yapıyorduk ve makinaya içme suyu su
namına hiç bir şey almamıştık. "Ne olacak ki, bir bilemediniz bir buçuk
saat sonra geri dönecektik".
Fakat hiç bir şey düşündüğümüz gibi olmamıştı. Tam rampanın yarısına
gelmiştik ki, tren koptu. Yani iki vagonun arasını bağlayan koşum
takımı kırıldı. Öndeki makina Yeniköy istasyonuna bir kısım
hamuleyi götürüp gelecek, sonra tekrar kopan vagona kadar olan hamule
gidecek, en son biz beraber gideceğiz.
Eee su yok susadık, ne yapalım diye düşünürken, sol tarafımızda
domates tarlasına hücum ettik. Su yerine domates yedik, onunla
idare ettik.
O gün susuzluktan serap gördüm dersem yalan olmaz, ybuharlı makinanın
sıcağının üzerine bir de kavurucu yaz sıcağı eklenince resmen
susuzluktan öleceğim sandım.
...