Başlamak lazım lafa bir yerden,böyle suskun yol bitmez. Sus pus
olmakla, sanki siz gidersiniz, yol da gider. Laf çok, konu çok ama yol
da çok.
Makinist şayet tuttuğu takım dün yenilmişse, varın siz tahmin edin
neler neler konuşulacağını. Futbol önceliklidir. Aslında futbolcularda
bir kabahat yoktur. Antrönördedir kesin kabahat. Bilmez misin geçen
sene bu antrönörün beğenmediği futbolcu, şimdi Avrupa’nın bilmem hangi
takımında ve o takımı sırtlıyor. Her hafta gol atıp o takımı galip
getiriyor. Ah ulan tuttuğu takımda anrönör kendisi olmalıydı ki, ligi
hallaç pamuğu gibi atırır, bu takıma Avrupa’da dahi final oynatırdı. Bu
kanuların artısı, eksisi bitti mi, film sahnesi gibi öbür konu da
hazırdır. Ne olacak bu çocuklar. Biri okuyor,ö teki askere gidip
gelecek. Ama pek üzerinde durmuyor bunların, sebebi ise zamanla olacak
gelişmelere bağlı sonuçlar olduğu için.
Tren yerleşim birimini yavaş yavaş terk etmektedir artık. Zaten
makinist de, tuttuğu eve yeni taşınan kiracı gibi yerleşmiştir artık
makinenın markizine. Gittiği yolun mesafesine, ve ya evden ayrı
kalacağı süreye göre değişir yanındaki eşyalar. Zaman zaman Yörüklerin
göçebe hayatına benzetir yaşantılarını. Ne olacak bu halimiz bizim bu
kadar eşya ile yıllarca diye serzenişte bulunur, ama her şeye rağmen
işini sevmektedir. Zaten bir atasözü demez mi ki, işini, aşını, eşini
çok sev diye. Belki de onun için işini bu denli sevmektedir.
Bilincindedir makinist, yaptığı iş,ayrılık ile kavuşma arasında bir
köprü olduğunu. Bir taraftan ayrılanları götürürken, öteki taraftan
hasret çekenleri kavuşturur. Tren dağlara sardığında, avcılar el sallar
makiniste. O da onlara düdük ile karşılık verir. Sırtında kepeneği olan
çoban, elindeki değneğine yaslanmış, bir ayağını tamamen dik tutmuşken
öteki ayağını dizinden şöyle kırmıştır, seyretmektedir geçen treni,
nasırlaşmış elleri ile el sallamaktadır makiniste.
Makinist,çobana ;
Ey çoban nedir kederin,
Senden ırak mı, senden sürülerin.
Şiirini mırıldar.
Mırıldar da,acaba çoban da makiniste Cahit Sıtkı Tarancı’nın.
Güzel tren, garip tren?
Düdüğün pek acı geldi,
Hatıra neler getiren.
Çok mudur mendil sallamam;
Her yolcu az çok aşinam,
Haydi, yolun açık olsun;
Geçtiğin köprüler sağlam,
Tüneller aydınlık olsun.
Şiirini söylüyor mudur.?
Zaten geçtiği yollarda,havada uçan kuş, yerde koşturan sincap, deredeki
balık, el sallayan tüm insanlarla ve canlı cansız ne varsa aşinadır
makinist. Hepsi birer tanıdık yüz, hele o el sallayan dünya tatlısı
çocuklar yok mu? Onlar da makinistten ekstra bir de uzun düdük
haketmişlerdir.
Bekletmeden haklarını verir,uzun uzun el sallamaları eşliğinde.
En güzel şarkıları en güzel yorumları ile zaten makinist söyler
markizde.
Yolda her şey güzel oldu mu,deyme makinistin keyfine.
Başlar solo şarkılar.
Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık.
Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.
Gözlerin doluyor gecelerime.
Galiba çok içten oldu,biraz şenlendirmek lazım diye içinden geçirir.
Ve bir Ege zeybeği çökertme ile başlar,arkasından ormancı,
İzmirin kavakları, Osman'ımın mendili, daha neler neler. Rahmetli
kazancı Bedi’in ruhu şad olsun. En güzel o okurdu, bir de makinist.
Nemrudun kızı, Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar, Veysel aşıktan okur,
uzun ince bir yoldayım, ben gidersem sazım sen kal dünyada, bir de
zahidemle bağlar konseri.
Bir az soluklanmak herhalde onun da hakkı. Arkasından da başlar ufak
ufak şiir faslı, Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Arif Nihat Asya, Necip
Fazıl ve daha birçok şairden söyler.
Söyler söyler de finali Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü olur kesin.
Fasılın en güzel şeyi nedir bilir misiniz?
Benimkide laf mı canım, tabi ki bilemezsiniz nereden bileceksiniz ki?
Söyleyeyim efendim. Makina’nın da size eşlik etmesi. Yo yo sakın olmaz
demeyin. Bal gibi olur.
Nasıl mı?
Fasılın en güzel yerinde makina şöntlediğinde, şönt kornası ile resmen
sizlere eşlik etmektedir.
Sakın,siz siz olun,makinanın ruhu yok, deyip aldanmayasınız.
Daha ne yapmasını istersiniz ki?
Makinası ile bütünleşmiştir artık makinist.
...