46 200 Serisi Makinalar
Gani Usta tarafından da kullanılmış olan 46
228 Bandırma Garında manevra hizmetlerinde (Ergin Tönük, Ağustos 1985)
...
46 200 serisi makinaların
en kötü yanı neydi biliyor musunuz?
Ateşlerini döktükten
sonra numanı yani ocağın ızgarasını toplarken mutlaka elimizi bir
yerlere vurup elimizi acıtırdık. Fakat herşeye rağmen ben bir tarihe
mal olmuş makinalarda çalıştığım için çok memnunum, gururluyum.
Buharlılarda en güzel ve unutamadığımız şeylerden biri de matara
çayıdır. Ben çay tiryakisiyim. Buharlı makinalarda yaptığımız çay
kesinlikle 10 numaradır.
Birgün Balıkesir'den
İzmir'e gidiyorduk yük treni olarak. Manisaya bağlı Kırkağaç
istasyonunda buluşma bekliyoruz. Dizide asekeri vagon var. Bu
vagonların muhafızlarının başındaki başçavuş makinanın yanına gelip
"arkadaşlar sizlerden bir ricam var. Mümkünse bir matara çayı yapar
mısınız?" dedi. Ben ona, "matara çayını nereden biliyorsun" dedim. O
da, meğerse bizler gibi çay tiryakisi imiş. Zaten bizlerin de canı çay
istiyordu. Bana söylediği şu sözler çok ilgimi çekti: "Ben çay
tiryakisiyim ve bir kere içmiştim matara çayını, inanın dünyanın en
güzel çayı, tadı hala damağımda". Biz demiryolcuların ne kadar misafir
perver olduğunu biliyorsunuz. Tabi ki çayı yaptık ve beraber içtik.
Buharlı makinalarda
pişirdiğimiz balık ise ayrı bir güzellikte olurdu. O da çay gibi
sınıfının 10 numarası. Önce balığı bir güzel temizlersiniz (aslında hiç
temizlemeden de pişiren de çoktu). Ocağı bir güzel tavlarsınız. Sonra
fayrap ettiğiniz küreği makinanın enjektöründen çıkan kaynar suyla
yıkarsınız. Kürek boşken ocağa sokar çıkarırsınız, yani yakarsınız.
Sonra küreğe bir miktar tuz serpersiniz ve üstüne balıkları dizer ocağa
sokarsınız. Bir müddet bekledikten sonra (yaklaşık 5-10 saniye arası)
çıkarırsınız, balığı çevirip tekrar ocağa sokarsınız yine 5-10 saniye
bekletip çıkarırsınız ve afiyetle yersiniz. Yarım dakika bekletirseniz
şayet balıkları kömür niyetine ocağa atarsınız. Bu balık o kadar
lezzetli olurdu ki, şimdi anlatırken bile ağzım sulandı.
...