Odtü-Felsefe Bölümü sayfasý
   
     
   
Prof. Dr. Ahmet İNAM
   
         
         
 
giriş
 
   
Online Yayınlar
   
   

 

BİR ROMAN İNSAN: NÂHİDE HANIM

Prof. Dr. Ahmet İNAM

"Her insan bir romandır" diyor, kendi kendine. Mutfakta, hafif gözleri yaşlı, soğanı yemeğe doğrarken. Bu konuyu yıllardan beri düşünüyor. Neden roman? "Hayatım roman" sözünü sevmiyor. Abartı ya da sahtecilik var gibi geliyor, bu sözde. Nahide Hanım, "ben romanım" diyor. "Yapma, yahu!" diyenlere kızmıyor. Anlayabileceğini düşündüklerine, anlatmaya çalışıyor. Bir gün bana da anlattı. Otobüslerin çay ya da yemek molası verdikleri, bir "konaklama tesisinde". O zamanlar yetmiş yaşını aşmıştı. Dinçti. Yaşama sevinci doluydu. Yine de sesinde, kırılganlığın, yılgınlığın buğusu zaman zaman sezilebiliyordu.

Roman olduğunu düşünmeye genç kızlığında başlamıştı. Çok roman okuyormuş o dönemde. Okuduklarıyla yaşadıkları arasında bağlar kurmaya çalışıyormuş. Bir ara kendi de yazmayı denemiş: Bir iki roman taslağını bitirmiş de. Sonra romancılığın onun işi olmadığını anlamış! Şimdilerde çoluk çocuğun roman diye yazdığı edebiyat geleneğimizden,yaşama birikiminden yoksun ıvır zıvırdan nefret ediyormuş.Romancılık ustalık isteyen bir uğraşmış. Ama o "roman" denen edebiyat türünün kendi hayatı olduğunu düşünmeye başlamış.

"Nasıl mı ulaştım bu sonuca? Kendimi ve insanları okuyarak! Kendimi ve insanları dinleyerek! Nâhide dedim, kendi kendime, sen kaç kişisin? Kaç sesin var? Elbet bir kişiyim. 'Ben' diyorum kendime, 'ben' tekildir. Nüfus kağıdıma baktım: Tek kişilik. Hiç tek kişilik nüfus kağıdı mı olur, aziz kardeşim? Hiçbir insan sığmaz tek kişilik nüfus kağıdına. İçimde bir 'koro' var. Birçok kişi var. O zaman zenginliğimi anladım. Bende roman kahramanları "ordusu" var! İçimde, konuştuğum ne kadar çok insan var! Üstelik hepsi de kadın değil! Çocuk var, delikanlılar, yaşlı erkek ve kadınlar... Neden mi romanım? Çoğum ben, çoğulum! Ben içimdeki çoğulluğu okuyorum. Kendimi okuyorum, Ahmet Bey! Pardon, mesleğiniz neydi? Ruh hekimi değilsinizdir, inşallah! Bakın, hem romanım hem de okuyucusu. Doğrusu, okuyucusu kendi içinde romanım. Dahası var: Yazarım da. Kendimi okuyor ve yazıyorum. Müthiş bir heyecan ve üzüntü.

Heyecan, kendinizi, kendilerinizi yazmak isteyişinizden. Üzüntü, gönlünüzce yaşamayışınızdan. Üzüntü: Roman eleştirmeni olarak, romanınızı beğenmeyişinizden.

Şimdi siz benim 'uydurduğum' sonucuna varacaksınız. Diyelim ki öyle. Bu neyi gösterir, aziz kardeşim? Benim roman olduğumu! Hem de içinde öyle akla hayale sığmayacak "teknik"ler var ki! Gerçeği yaşıyorsunuz. Diyelim ki evleniyorsunuz. Evlenen kahramanlarınızdan biri aslında. Doğuruyorsunuz. Belki doğuran bir başka kahramanınız. Herkes sizi bir kişi sanıyor! Çoksunuz yahu! Çom-çoksunuz! Öyle bakmayın lütfen, çayınızı için. Hiç hasta olmadım ben. Zaten olamam. Roman hasta olur mu?

Ama kahramanlarımdan hiçbiri de ne ağır bir bunalım geçirdi ne de doktorların eline düştü. Müthiş bir hayatım oldu, inanmayacaksınız! Bakın çayınızı üstünüze döktünüz. Neyse, bir yeriniz yanmamıştır, inşallah!
Şimdi bana ahlaksız biri olarak bakabilirsiniz. Yanılırsınız. Sorumluluğum var benim. Kahramanlarımın her biri birbirinden sorumludur. İnsanları aldatmadım. Onlar beni anlayamamış ya da yanlış anlamış olabilirler. Rahmetli kocama, bir gece açtım: Ben romanım dedim. Ne cevap verdi dersiniz. 'Önemli değil Nahideciğim, ben de Gürcüyüm!' Meğer ben 'roman'ım sözünü, ben 'çingeneyim' anlamında almış. Gülmekten öldüm. Anlamadı tabiî.
Ben neden akıl hastası değilim, biliyor musun, aziz kardeşim? Çünkü çağımızda herkes roman. Gidiş, o gidiş. Nüfus kağıtları insanları, sahiplerini taşıyamıyor artık. Bilseler rahat edecekler. Bilmiyorlar. Kendilerini 'ceza kanunu', 'anayasa', 'gazete', 'dergi' sananlar var. İçlerindeki çoğulluğu susturuyorlar. Tek sesle konuşmaya kalkıyorlar. Kesretin Vahdet'e ircâsı. Eskiden öyle derdim.

Kişilik problemi yaratmaz mı roman olmak? Tam tersine, kişilik problemi olanları düzeltir. Unutma roman çoğulluğu taşır içinde, ama bir örgüsü, dokusu, tutarlılığı vardır.

'Kendini bil' demek, 'kendini oku, kendini yaz!' demektir. Ben bir roman olarak, romanımı yaşıyorum. 'Kendi romanımı'. Başkasının romanını değil. Hem anlayan hem anlatanım. 'Ne demek ben romanım?' Ben bir 'ifadeyim', 'anlatımım', 'dilim' demek. 'Benim söylediklerim var, ölmediğime göre söyleyeceklerim var' demek.

Anlıyorum. Bencil değilim, ben. Romanım da başkaları da dolaşıyor, yaşıyor. Romanına yalnızca kendi kahramanlarını almak, tehlikelidir. Hastalıklıdır. Şimdi sor bana, romanından memnun musun? Diye. Çay leke yapmaz. Alın şu mendili de silin üstünüzü. Değilim. Kendi derinliğimi henüz yeterince keşfedemedim. Anlatamadım. Roman olarak beni okuyanlar durumun farkında değiller.

Her insan romandır. Kimilerini merak eder kimilerininse, kapağını kaldırmaya korkarsınız. Şimdi romanımı merak ediyorsunuz. Yazık ki süremiz bitti. Otobüsümüze binelim. Siz İzmir'e gidin, ben romanıma. Romanımdaki ülkelere, insanlara..."


   
     
     
 
Özgeçmiş| Yayınlar |Verdiği Dersler|Yönetilen Tezler|Haftalık Ders Programı
 
     
 
İletişim Bilgileri :
 
 
Adres: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Felsefe Bölümü, 06531 Ankara, Türkiye
Telefon: + (90) (312) 210 3141   Fax : + (90) (312) 210 1287
Oda Numarası: Z-43   E-mail : ainam@metu.edu.tr
 
 
Mesaj göndermek için !