Odtü-Felsefe Bölümü sayfasý
   
     
   
Prof. Dr. Ahmet İNAM
   
         
         
 
giriş
 
   
Online Yayınlar
   
   


BİR YIL ÖNCEKİ FELSEFE
Ahmet İNAM


Felsefe dünyamızın çoğu dostum olan seçkin akademisyenleri ile ülkemizin değerli sosyalbilimci, tarihçi, edebiyatçı düşünürleri Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) adına Felsefe 2002 adlı kitabı hazırlamışlar.

Kitabın imzasız önsözünde TÜSİAD tanıtıldıktan sonra, "eğitim sistemi ve eğitim politikaları konularında daha önce yapılmış olan TÜSİAD çalışmalarının" bir devamını oluşturan Felsefe 2002'nin "bir örnek lise kitabı" olarak çıkarıldığı anlatılıyor. "Kendi kültürümüzü dünya ile ilişkilendirmek", hem kendimize hem dünyaya eleştirel bakabilmek için felsefeye gereksinimimiz olduğu söyleniyor. Kitabın böyle bir ihtiyacı karşılamak için hazırlandığını anlıyoruz bu sözlerden.

Kitap, yaşadığımız hayat üstüne eleştirel, düşündürücü, felsefi duyarlılık kazandırmada yirmi üç bölümü ve dört yüz sayfayı aşan hacmiyle amacına ulaşabiliyor mu?

Türk insanının felsefeye olan açlığı düşünüldüğünde, elbette felsefeyi merak eden gençlere önemli bilgiler sunuyor kitap. Her bölümün sonuna konulan tartışma konuları (Yirmi ikinci bölüm, düşünce akımları ile ilgili, her akımın sonuna tartışma konuları konulmuş) ile kitap, okura, okuduklarını sorgulaması için ipuçları veriyor. Felsefe sorunları, görsel malzeme ile ilgi çekici hale getirilmeye çalışılıyor. Kitabın iç kapağında on iki akademisyenin adı geçiyor. Prof. Dr. Tülin Bumin'in yayın yönetmeni olduğunu öğrendiğimiz bu sayfanın arkasında, iki kitaptan oluşan bu yapıtın, ilk kitabını oluşturan ilk on beş bölümünün André Verges ve Denis Huisman'ın Cours de Philosophie (edition Nathan, Paris, 1990) adlı yapıtından Prof. Dr. Ahmet Arslan tarafından çevrildiğini öğreniyoruz. Birinci kitap, "Batı Felsefe Geleneği: Öğreti ve Kavramlar Açısından Yaklaşım" başlığını taşıyor. Bu on iki arkadaştan hiç biri bu başlık altında özgün bir çalışmaya neden kalkışmamıştır? İnsan merak ediyor. Batı üzerine özgün düşünceler üretmeye çalışmak yerine, "2002 yılı" felsefesine Frankofon bir giriş neden yeğlenmiştir? Elbette, bu bölümlerde, basit bir dille aydınlık bir düşünce ortamı yaratılıyor; çeviride de sorunlar görülmüyor. "Batıyı Batılıya, Bizi Bize anlattıralım" diye mi düşünülmüştür? (Bizi Batılıya anlattırmak herhalde "pratik" değil!). Batılıyı kendi bakışımızdan yazamaz mıydık? Üstelik, iki kitap arasında, konular açısından daha sıkı bağ oluşmaz mıydı? İki ayrı kitap, bir düşünsel bölünmüşlüğü gösteriyor olmasın? Gerçi sayın Arslan, kendi özgün yazılarında çevirdiği bölümlere gönderme yapmıyor değil ama, bizde nelerin tartışıldığı ilk bölümlerle içten bir bağ içinde verilemiyor.

On altıncı bölümde İslâm geleneği içinde felsefeyle karşılaşmamız ana hatlarıyla derli toplu anlatılıyor. Sayın Arslan'ın özümsenmiş bilgisinin, düşünce birikiminin pırıltılarını görüyoruz bu satırlarda (Sevgili Arslan, bir de birçok ders kitabında kaynak gösterilmeden verilen Tartulianus'a mal edilmiş "inanıyorum çünkü saçmadır" -s.273- sözünün Tartulianus'un yapıtlarındaki yerini gösterseydi, bu bölüm daha yetkin hâle gelecekti!). "Teoloji"yi Arslan ve Güler'in neden "tanrıbilim" diye karşıladıklarını anlayamadım. Her "loji"nin geçtiği yere "bilim" sözünü koymak doğru mu?

On altıncı bölümün, kelâmın Batı felsefesi karşısında yerini irdeleyen görüşleri de içermesini beklerdim. Tasavvufun anlatıldığı on yedinci bölümde, Kenan Gürsoy'un düşüncelerini yaşayan ince üslubunu görüyoruz.. Burada Platinos ve Hıristiyan mistiklerine değinilebilirdi. "Siyasal Bilgelik Edebiyatı" bölümü, özlü, açık, Batı düşüncesiyle ilişkileri olan başarılı bir bölüm!

"Modernliğe Geçiş Dönemi" başlığı taşıyan bölümde, tarihsel, toplumsal, kültürel bakış açısıyla Tanzimat ve Meşrutiyetler dönemi içinde Osmanlı'daki felsefenin serüveni anlatılıyor. Daha çok siyasal, toplumsal, dinsel düşünce arayışlarının görüldüğü bu dönemde, Batılı anlamda felsefenin Türkçülük, Müslümanlık, Batıcılık, Milliyetçilik gibi akımlarda nasıl yer aldığı açık biçimde verilemiyor. Genç bir okur, ilk on beş bölümü okuduktan sonra, bu bölümlerde öğrendiklerinin tartışılmasını beklerken karşısına, "düzlemi kaydırılmış", "kültürel varolma" kaygısıyla arayan, araştıran düşünce akımları çıkıyor. "Felsefe bunun neresinde" diye sormaz mı bu genç? Felsefeyle kültür arasındaki ilişkiler ilk kitapta veriliyorsa da, Osmanlıya felsefenin girişinin yeniden yorumlanması yapılmıyor, onun yerine "modernlik" odağında, sosyalbilimsel içeriği ağır basan bir anlatıya yer veriliyor.

Cumhuriyet döneminde felsefenin kurumlaşması, dergiler, cemiyetler, üniversiteler üçlüsü içinde dile getiriliyor. Sayın Cevizci'nin ansiklopedik titizliği saygıya değer ama Hasan Ali Yücel'in unutulması bir talihsizliktir (Metinde adı geçmeyen Nermi Uygur'un fotoğrafı ilginç bir görüntü veriyor!). Yüze yakın kitabı ve sayısız makalesi ile Türk felsefesine hizmet etmiş Hilmi Ziya Ülken'in bu kurumlaşmada hiç mi yeri yoktu?

Yirmi ikinci bölümde düşünce akımları nedense sosyal bilimci arkadaşların anlatımına bırakılmış. Herhalde, Türkiye'de bu akımları anlatacak felsefeci arkadaşların olmadığı düşünülmüş olacak. Bu arkadaşlar da, daha çok, akımların toplumsal, tarihsel, kültürel alt yapısı üzerinde durmuşlar. Bu bölümleri bir felsefe kitabına değil de herhangi bir ansiklopediye yazar gibi yazmışlar. ("Aydınlanmacılık bölümü, daha felsefî bir anlatım kaygısı taşıyor.)

Kitabın sonunda, herhalde TÜSİAD'ın kitabı olduğu için, "Sivil Toplum Hareketleri" bölümü eklenmiş. Başka hangi bölümler gerekirdi, Türkiye'de felsefeyi anlatmak için? Bu bölümün kaçınılmaz önemi nedir?

Kitabın özünü oluşturacak bölümler çeviri bir kitaba yüklenip, bizimle ilgili olanları da, birçok kişiye dağıtılınca, kitabın bütünlüğünü taşıyacak çekirdek zedelenmiş. Bu değerli arkadaşlar kendilerine verilen sınırlar içinde ellerinden geldiği kadar başarmaya çalışmışlar. Ortaya çıkansa, yazık ki, lise öğrencilerine dünyada ve Türkiye'de felsefe üstüne, ararlarsa değişik kaynaklardan daha ayrıntılı daha geniş boyutlarda bulabilecekleri birtakım yararlı bilgiler demeti olmuş (Daha ne olabilirdi? Belki daha az "malumat" daha çok "düşünce"!).

Elbette bu kitap, bir deneme. Yine böyle bir kurum, Dünyada ve Türkiye'de felsefe üstüne giriş kitabı isterse, umarım arkadaşlarım daha farklı bir kitap hazırlamayı düşüneceklerdir.


Haziran, 2003, Ankara

   
     
     
 
Özgeçmiş| Yayınlar |Verdiği Dersler|Yönetilen Tezler|Haftalık Ders Programı
 
     
 
İletişim Bilgileri :
 
 
Adres: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Felsefe Bölümü, 06531 Ankara, Türkiye
Telefon: + (90) (312) 210 3141   Fax : + (90) (312) 210 1287
Oda Numarası: Z-43   E-mail : ainam@metu.edu.tr
 
 
Mesaj göndermek için !