Doktora Programı Adayı Öğrencilere Bilgi ve Uyarılar:

Not: Bu sayfadaki fikir ve görüşler tamamen kendi kişisel fikir, görüş ve yaklaşımlarım olup, bağlı bulunduğum grup, bölüm ve kuruma ait değildir, bağlayıcılığı yoktur.

 

Doktora programı, yüksek lisanstan önemli farklılıklar kapsar.

 

Doktora yapacak mühendisin mesleki kariyer hedefinin net, mesleki olgunluk düzeyinin yüksek olması gerekir. Doktoraya ne amaçla geldiğini, mezuniyette ne kazanacağını iyi bilmesi gerekir.

 

Doktora öğrencisinin tez konusunu (çalışma alanını) danışmanın belirlemesi doğru değildir. Tez konusu, öğrencinin merak ettiği, altyapı sahibi olduğu (ya da altyapı kuracağı) bir alanda ve danışmanın da bu alanda destek verebileceği (en azından teknik tartışma yapıp fikir boyutunda aktif olabileceği, kendisinin de kuvvetle merak ettiği) bir alanda olmalıdır. Doktora adayın ilgi ve kabiliyet, danışmanın ilgi, deneyim ve kabiliyet gösterdiği alanda yapılınca verimli olur. Çalışma alanı sanayiden tanımlı bir projeden de gelebilir, danışmanın mesleki deneyiminden de gelebilir. Belli durumlarda sanayi deneyimli veya akademik özgeçmişi geniş ve derin öğrenciden de gelebilir.

 

Yüksek lisanstan farklı olarak, doktora öğrencisi temel araştırma adımlarında danışmandan rehberlik beklemez. Danışmanla bilinenlerden çok bilinmeyenleri tartışmalıdır.

Bilinenler literatürden, makalelerden, kitaplardan, veya varsa danışmanın kendi know-how’u dur (başka yerde yok ise) ve oradan öğrenilebilir. Doktorada öğrenci çok sayıda makale okur, teori, yöntem, uygulama öğrenir ve çoğu yayınlanmış çalışmayı en azından fikir bazında doğrular.

 

Doktorada adayın fikir üretmesi (yaratıcılık boyutu sınanır), bilimsel yöntemlerle bir problemi derinlemesine incelemesi ve özgün çözümler üretmesi beklenir.

Bunun için çoğu kaliteli üniversite doktorada mezuniyet için saygıdeğer bir hakemli dergide yayın yapmayı koşul olarak tanımlar.

 

Doktora yapacak adayın kendi temel alanı dışında, bu alana destek olacak yan alanlarda da uzmanlaşması beklenir. Örneğin temel mühendislik alanı güç mühendisliği olan bir adayın elektrik-elektronik-bilgisayar mühendisliği kapsamında bir ikinci alanda uzmanlığa ulaşması (örneğin denetim, elektronik, elektromanyetik, vb.), buna ek olarak mühendislik fakültesi içinde bir başka alanda da bilgi genişletmesi beklenir (örneğin makine mühendisliği veya bilgisayar bilimleri, ekonomi, vb.). Burada amaç bilgi okyanusunda genişlik ve derinliklere ulaşmak ve temel araştırma yapılan alanda dar düşünmeden ufuk genişleterek çeşitli boyutlarda düşünebilme ve bilgi üretebilme kabiliyeti kazanmaktır.

 

Doktora programı sadece ders almayı kapsamaz, araştırmacının zengin bir bilim tartışma ve bilgi alış-verişi ortamında bilimsel etkileşim içinde olmasını gerektirir.

Bilimsel etkileşim ise teknik seminerlere katılım, seminerler verme, uluslararası konferanslara katılım yoluyla teknik bilgi zenginliğini arttırmaktır. Bu nedenle yüksek lisans derslerinde yapılan yoğun projelerin de bu boyuta katkısı önemli olur.

 

Doktora sadece bir proje üzerinde odaklanıp o projeyi mühendisçe tamamlamakla sağlam biçimde başarılmaz.

Aksi takdirde sanayide ürün geliştiren binlerce mühendise doktora verilmesi gerekirdi ki bunu akıl kabul etmez!

Bilinen konularda ürün geliştirmek, geçmişte yayınlanmış çalışmaların tekrarını doğrulamak ve bunu tezden saydırmak doktora felsefesine aykırıdır.

Dar bir çevrede birkaç ders alarak bir araştırma projesini kendi köşesinde yaparak formaliteleri sağlayarak doktora derecesine ulaşmak ta kişiyi mesleki anlamda doktora seviyesine taşımaz. Doktora bir bütün olarak kişinin bilim felsefesinin gelişmesi ile anlamlanır. Gerektiğinde karmaşık bir problemi basite indirgemek, basit gibi görünen bir seydeki büyük karmaşayı görebilmek ve yorumlayabilmek, özgün ve özgürce düşünebilmek, özgün fikirler üretebilmek, bunları bilimsel yöntemlerle sınamak/doğrulamak bu meziyetlerin bir kısmıdır.

 

 

Yukarıda anlatılan nedenlerle doktora, bilimin, bilimsel etkileşimin zengin olduğu ortamlarda yapıldığında anlam ifade eder.

Benim kişisel benzetimim okyanus kavramı üzerindendir.

Kavanozda veya oda akvaryumında doktora yapılmaz, okyanusta doktora yapılır. Çünkü kavanozda veya ufak akvaryumda balık ve bitki sayısı sınırlıdır, gerekli oksijen ve besin suni yollarla sağlansa da, o ortamdaki bitki ve balıklar göstermeliktir ve asla o zengin okyanus kültüründeki gibi sağlıklı yaşamazlar. Oysa okyanusta her türlü balık ve bitki, sıradışı canlılar ve yapılar bulunur ve bunları öğrenmek için bir değil bir ömür tüketilse de okyanusun her şeyini bilmeye insanın gücü yetmez.

İşte okyanusun bu heyecan verici ve zinde tutucu besleyiciliği, çekiciliği insanı bilime meraklandırıp daha çok öğrenmesini, kendi bilgisinin azlığını farkedip alçak gönüllülüğünü korumasını sağlar. Bu da daha çok öğrenmek, daha doğru ve daha güzeli aramak ve başka görüşlere açık olmayı sağlar.

 

Doktoranın yapılacağı yerde bu okyanus zenginliğinin olması gereklidir.

Bu bakımdan öğrencinin doktora yapacak yer ararken, bana göre dikkat etmesi gereken en önemli ölçüt budur.

Benzer biçimde aynı yerde lisans, yüksek lisans, doktora, ve ardından akademik hayata devam etmek ve farklı okyanuslara yelken açma heyecanını kaçırmak ta bir bilim adamı adayı için ciddi bir talihsizliktir. Bu bakımdan bilim adamı adaylarının bitki ve balıklarıyla, doğalarıyla ün yapmış okyanuslara yelken açmaları onlar için aydınlık ufuklar ifade eder.

Gezmek, görmek, uluslararası konferanslara katılmak, bilgi paylaşmak, farklı ülkelerin bilimadamları ile çalışmak, her zaman için içine kapanık olmaktan daha faydalıdır. Zira içine kapanık yapılar tutucu olur ve kendi gelişmelerine engel olur ve ardından da yok olurlar (tarihin her defasında ispatladığı gibi).

 

Özetle doktora için kabiliyet, vizyon ve bildik/bilinmedik okyanuslara yelken açma cesareti gereklidir.

(Bu yolculuğun ödülünün maddi olmadığı, maddiyatın bazen bir sonuç olabileceği, ama asla amaç olmaması gerektiği de doktora ile ilgili bir gerçektir).

 

Doktorada sonuç itibarıyla fikir yeniliği en önemli boyut olduğundan doktora adayının sabırlı ve odaklı olması gerekir. Aynı biçimde bu fikirlere ulaşmak için danışman, araştırma grubu arkadaşı, sanayide ve dünyada akademide uzmanlar ile yoğun fikir alışverişinde bulunmak gerekir. Özellikle danışmanla teknik tartışmaların sağlıklı yapılabildiği ve yeni fikirlere yapıcı, hoşgörülü bakış açısı ile yaklaşıldığı ortamlarda bu boyutta sonuca ulaşılır. Karamsarlık, özgün fikir üretilebileceğine inançsızlık, hoşgörüsüzlük, fikirlerde kısıtlamalara gitmek bilimsel gelişmeye engeldir. Karşıt fikir olarak gerçeklenmesi olanaksız şeylerin beklentisi ile umut ve cesareti söndürmek te bu hedefin ölçüsünü kaçırarak başarısızlığa görürür.

Bu konunun özeti de danışman ile doktora öğrencisi arasında iletişimin sağlıklı olmasının yaşamsallığıdır.

 

Doktora sonrası aynı üniversitede akademik hayata devam etmek te aile içi evliliğin getirdiği sakatlık problemlerinden dolayı sağlıksızdır.

Dünyanın gelişmiş üniversiteleri bu bakımdan bu tür aile içi evlilikleri yasaklamıştır.

Bilim insanları farklı okyanuslara yelken açıp farklı kültürlerde yaşayarak bilim kültürlerini geliştirerek ve genişleterek zinde ve açık görüşlü kalabilirler.

Aksi durum da beraberinde tutuculuğu, gelişime karşı duruşu, ve nihayetinde yokolmayı getirir.

Bu nedenle doktora adaylarının mezuniyet sonrası aynı kurumda kariyere devam etmeyi düşünmeleri/hedeflemeleri de mesleki anlamda intihar fikri olup, başlarken sağlam düşünmek ve ona göre plan yapmak gerekir! Unutulmaması gereken en önemli nokta doktoranın bir tez, bir ders ile tanımlanmayacağı, ama bir bütün olarak mesleki hayat görüşü genişlemesi olacağıdır. Dolayısıyla bu yolda evden çıkıp başka okyanuslarda yaşamak ve kültürlenmek en temel amaçtır. Başka bir şey değildir.

Aynı yerde lisans, yüksek lisans ve doktora yapmış kişinin sonrasında aynı yerde akademisyenlik yaptığını düşünelim. Hocasından öğrendiğini öğretir ve ona olsa olsa adım adım eklemelerde bulunur (insan doğasının tembel olduğu ve insanın hemen her her zaman kolayı tercih ettiği insanla ilgili kaçınılmaz bir gerçektir). Farklı yerden gelen biri farklı yerin kültürünü de beraberinde taşır. Farklılık ise var olan ile yeni gelenin değerlendirilmesi sonucu üstün bulunan yöntemin kullanılma şansını doğurur. Oysa içine kapanık sistemde dışarıdan girdi olmayacağı için mutasyon ve cross-breeding yoktur. Bunun sonucu da istatistik boyutta bilgi daralması anlamına gelir.

Özetle bilimsel yolla ispatlanmıştır ki insanlar yer değiştirdiklerinde kazanır ve kazandırırlar (tebdil-i mekanda ferah vardır diye boşuna dememişler). Aile içi evliliklerin burada açıklanması uygun olmayan araştırmacı ve toplum yararına olmayan başka olumsuzlukları da vardır.

 

 

Doktora yapacak adayın mesleki olgunlukta olması, araştırma yapmayı bilmesi gerektiğinden, ve özellikle ciddi akademik kariyer hedefleyenler için, bütünleştirilmiş doktora vb. programları kanımca yanlıştır. Öncelikle yüksek lisans tezi yapmak ve bu süreçte bu olgunluğa ulaşmak, ardından doktora tezi yapacak hale gelmek gerekir.

Makale okumamış, yazmamış, tez yazmamış, fikir tartışmayı öğrenmemiş bir öğrencinin doğrudan doktora tezine başlayıp bunu sağlıklı yürütmesi bana akılcı gelmemektedir.

Nasıl ki en sağlıklı yemek yavaş ateşte pişerse, doktora programı da sabır ve sağlıklı büyüme gerektirir.

 

Gelişmiş ülkelerin kaliteli üniversitelerinde bu programlar nasıl işlemektedir?

Üniversiteler-sanayi birbirine sıkıca bağlıdır.

Üniversitede araştırma grupları iyi yönetilmekte ve bilginin sürekliliği, akışı, faydalılığı, sanayide kullanımı garanti altına alınmaktadır.

Bilim insanları birbirlerine ve mesleki yetenek ve yetilerine saygılı davranmaktadır.

Herkes her işi yapmaya kalkmamakta, insanlar iyi oldukları boyutlarda ortamı tamamlamaktadır (jig-saw puzzle parçaları nasıl birbirini güzel bir resme tamamlıyorsa).

Üniversitelerde çok sayıda teknik seminer verilmektedir. Sanayi üniversiteye teknolojisini anlatır, üniversite sanayiye teknolojisini anlatır (herhangi bir ticari beklenti olmadan). Ticaret ve maddi fayda her zaman sonradan gelmektedir! Önce niyet önemlidir, uzun vadede birbirimize ihtiyacımız olduğunu görüyor muyuz? Bu soruyu akıllıca sorup akıllıca cevaplayıp buna en uygun mantığa göre çalışmaktalar. Sonuç ise en güzelidir. Herkes birbirini beslemektedir! Ülkenin insanları toplamda kazançlıdır. Kazan-kazan felsefesi işlemektedir çünkü.

Bizde eksik olan budur. Kazanmak için başkasına kaybettirmeyi ilke bilenlerle iş yapılmaz. Bu nedenle de güvensizlik ortamı doğar. Güvensizlik ortamı ise kaybet-kaybet sonucu doğurur.

 

 

Ülkemizde son yıllarda sayısı iyice artan üniversite ve Ar-Ge yapan firmalara hizmet verecek yeterli sayıda doktoralı mühendis yoktur.

Ancak bu hedefe doğru bilinçli adımlar atılmalıdır.

Bunun için de bilimsel araştırma gruplarının ve gruplar arasındaki uyumun ve mesleki etkileşimin en yüksek düzeyde tutulması gereklidir.

Bilim insanlarının da sahip oldukları, ürettikleri bilgileri yakın bilimsel çevreleri ile cömertçe paylaşmaları gereklidir.

Türkiye’de eksik olan bana göre budur.

Bilim insanlarımız bildiklerini başkalarıyla paylaşmakta cömert davranmamaktadır.

Bu nedenle “benim olsun küçük olsun” yaklaşımı dar bilim çevrelerini doğurmakta ve sağlıklı bir akvaryum bile oluşturulamamaktadır.

Oysa doktora bir okyanus gerektirmektedir!

 

Kanımca bu gerçeği gören yeni nesiller kavanozları birleştirip akvaryum, vb. ile işe başlayacak ve böylece okyanus olmaya doğru yol alınacaktır.

 

Doktora adayları: bilginizi kendinize saklamayın, paylaşın, sonucun herkesten çok size yarayacak! (Tüm bilge adamlar bana bunu söyler)

Biz bu nedenle, grupça tamamladığımız tüm çalışmalarımızı sitemizde kullanıma sunuyoruz, seminerler yapıyoruz.

Bir gün kavanoz okyanusa dönüştüğünde sizlere sağlıklı doktora yaptırabilmeyi umut ediyorum.

İçinde bulunduğumuz koşulları, maalesef yeterli bulmamaktayım.

 

 

 

Bilim adamı olmayı hedefleyen doktora adayı genç araştırmacılar ne yapmalıdır?

 

Genç yaşta bilime merak duymalıdır.

Genç yaşta okuma ve yazma (makale vb.) alışkanlığı kazanmalıdır.

Teknik araştırma gruplarına erken aşamada katılmalı, teknik seminerlere katılmalı, bunu bir alışkanlığa dönüştürmelidir.

Firmalarla etkileşime girmeli, kaliteli stajlar yapmalıdır.

Mesleki alanda başarılı buldukları mentorler bulmalı ve onlardan bilgi soğurmalıdır. Mesleki anlamda ustalık-çıraklık ilkesi burada da vardır ve olmalıdır!

Konferanslara katılmalıdır.

Teknik proje grupları oluşturmalı ve uygulamasıyla mühendisliği öğrenmelidir.

 

 

 

Gençleri bilim adamı olmaya yönlendirmek için ne yapmalıdır?

 

Bilim adamına değer verilmeli, bilim adamına gerçek anlamda talep olmalı (işsiz bırakılmamalı), bilim adamı desteklenmelidir!

Bu boyutta üniversiteler kendi doğalarında kendi akademisyen gereksinimlerine yönelik programlar hazırlamakta, bilim adamı kadroları yetiştirmekte, yurtdışında eğitimlerini desteklemektedir. Ancak nitelik ve nicelik bakımından ülke koşullarında yetişen bilim adamları yetersiz kalmaktadır. Bu boyutta talebin gerçek olması, yani üniversitelerin gerçek bilim adamı yetiştirmeyi ve bilim yaptırmayı hedeflemesi, bunu gerçeklemek için gerekli olanakları sağlamalıdır.

Benzer biçimde sanayide de bilim adamı gereksinimi büyüktür. Ancak sanayi bilim adamı gereksinimini henüz farketmemiştir! Böyle bir kaynağa doğrudan talepte bulunmamaktadır. Soru ile durumu açıklamaya çalışalım; Ülkemizde, iş ilanlarında, yılda kaç tane doktoralı mühendis aranmaktadır? Ben hala o ilanları görmedim! Kadrolarında doktoralı bilim adamları olmayan kadroca kabarık birçok firma bu yüzden fikir üretememektedir. Sadece doktoralıyı kadroya almak yetmemektedir. Bunun ötesinde firmalar kendilerine patent, yeni teknoloji ürün geliştirme, vb. hedefleri koymalı ve bunlar üzerinden performans değerlendirmesi yapmalıdır. Maalesef tarım kültüründen teknoloji kültürüne geçişte yavaş kalmaktayız. Tarım kültürü bile artık teknolojik olmuşken biz tarım kültüründe de yetersiz kalmaktayız. Doktoralı bilim adamlarının ülkenin teknolojik kalkınmasında rolü büyük olacaktır. Biri olmadan diğeri olmayacaktır. Sanayinin mühendislik birimlerinde Ar-Ge grubunda nitelik ve nicelik bakımından yeterli miktarda doktoralı mühendis bulundurması, bu araştırmacıların da teknolojik ilerlemeleri gerçekleştirmeleri ve ülkeye gerçekçi teknolojik vizyon çizip bunu uygulamaları ve ülke ekonomisini teknolojik gelişimlerle desteklemeleri zorunludur.

Doktoralı mühendislerin zor bir görevi de, sadece akademiyi değil, sanayiyi de canlandırmak, güçlendirmektir. Bu bakımdan bilim adamlarına olan gereksinim oldukça ciddi ve yaşamsaldır! Doktora dereceli mühendisleri yetiştirmek sacede akademinin değil sanayinin de bir ciddi sorumluluğudur. Sanayi doktoralılara nitelikli ve ciddi iş firsatları sağlarsa, gazetelerde firmalar doktoralı mühendisler arar da bulamazsa, o zaman gençler doktora programına yönelecektir. Sadece akademi için doktora programı mantığı oldukça yanlıştır. Gelişmiş ülkelerde doktora programlarından mezun olan kabiliyetli bilim adamlarının çoğu akademide değil sanayi de iş bulmakta ve sanayide çalışmayı tercih etmektedir (en azından 5-10 yıllık bir süre için). Hatta mezunların iyi olanlarının sanayiyi tercih ettiği ve sanayide çok iyi ekonomik koşullarda çalıştığı yaygınca bilinir. Türkiye’de de bu doğrultuda ilerlemeler olmalıdır. Sanayi’nin yıllardır ihmal ettiği bu boyutta sorumluluk yüklenmesinin zamanı gelip geçmektedir.

 

Konunun birçok başka boyutta derinlikleri sözkonusudur.

Yukarıda öz sayılabilecek bir kısmına ilişkin bakış açımı aktardım.

Bu konularda kitaplar yazıldığı, bu problemlerin birçok ülkenin geçmişinde ve gelişim sürecinde yaşandığı da bir gerçektir. Daha fazla okuyup öğrenmek isteyenlerin kaynak araştırması gerekir.

 

Kavanozumuzun okyanusa büyümesi dileğiyle tüm doktora adaylarına başarılar!

 

 

 

 

FAYDALI BAĞLANTILAR:

 

Yüksek Lisans Öğrencileri İçin Yaşamsal Bilgiler:  GRAD_STUDENT_INFO 

 

Doktora Adayları İçin Önemli Bilgiler: Doktorayla ilgili çok şey!

 

Mühendisler için iletişim yetileri yaşamsaldır. Mühendisler çok sık teknik sunumlar yapmak zorundadır ve bu sunumların etkili olabilmesi için bazı önemli kurallar ve yaklaşımlar sözkonusudur. Bu konuda destek için şu sayfadan destek alınabilir:   effective-presentation-techniques

 

İngilizce-Türkçe Sözlük: B.Sankur-Sözlük