İlk olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Master'a başladığımda Gülhane Askeri Tıp Akademisi Psikiyatri Kliniği'nde çalışmaya başladım. Burada ki deneyimlerimden çok fazla şey öğrendim. İlk klinik uygulamalarımı burada yaptım ve daha sonra GATA Türkiye'nin en zengin testlerinin olduğu bir yer haline geldi. Orada çalışırken arkadaşlarımla birlikte kongrelere götürdüğümüz araştırmalarla gurur duyuyorduk. Tüm bunları Psikoloji alanına ciddi katkılar olarak değerlendiriyorum. Daha sonra Hacettpe Üniversitesi Psikiyatri Kliniğinde çalışmaya başladım. GATA'da edindiğim tecrübelerin burada da çok olumlu etkilerinin olğunu düşünüyorum. Dış temaslarla da insanlar neler yaptığımızı ve katkılarımızın ne olacağını biliyorlardı.
Özellikle klinik uygulamalar dışında yapılan çalışmaların da alana önemli katkılarının olduğuna inanıyorum. İlk olarak özürlü çocuklar zamanımızın çok önemli bir kısmını alıyor. Ailelerin bu konuda yakınmaları destek çalışmalarıyla, derneklerin katkılarıyla ve çeşitli yönlendirmelerle olumlu bir yöne çekilmeye çalışılıyor. İkinci olarak, korunmaya muhtaç çocuklar ve karşılaştıkları zorluklara yönelik uygulamalar yapılıyor. Üçüncü olarak adalet psikolojisi alanında, suçlu çocuklarla ciddi çalışmalar yürütülüyor. Son olarak da cinsel ve fiziksel tacize uğramış çocuklarla ilgili olarak çalışmalar sürdürülüyor. Şimdiye kadar bu alanlarda yapılan, sağlıklı olmayan çalışmalar klinik psikoloji sayesinde daha iyi bir duruma geldi. Bununla beraber, sağlıklı çocukların korunması ve bilinçli ailelerin oluşması açısından da medya kuruluşlarıyla, özelliklede TRT ile ortak çalışmalarımız var.
Yine son zamanlarda deprem ile ilgili, Türk Psikologlar Derneği ile birlikte yaptığımız çalışmaların da çok önemli kilometre taşları olduğunu düşünüyorum.
Trafik psikolojisi ve madde bağımlılığı gibi konularda da çalışıyorum ve bilimsel danışma üst kurulunun belirlediği, çocuk psikiyatrisi alanın tek psikolog üyeyim.
Türk Psikologlar Derneği çok önemli bir yer tutuyor ve ben derneğin bir numaralı kurucu üyesiyim.
Genel olarak psikolojinin dününü ve bugününü karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?
Ben işe başladığımda hocalarıma göre daha kolay bir ortamdaydım. Bizler geldiğimizde tohumlar ekilmişti. . Kuruluş aşamasında emek daha fazla ama göstergesi daha azdır. Alana girdiğimde tabi daha hazır bir ortamla karşılaştığımı söyleyebilirim. Çok şanslıyım çünkü çok güzel hocalardan ders aldım: İffet Dinç, Işık Savaşır, Bozkurt Güvenç, Hüsnü Arıcı ve anlatınları çok iyi benimsedim ve içime sindirdim. Bu hocaların dersleri hala aklımda. Her şey çok keyifliydi. Böyle iyi hocaların varlığının bilinmesi insana büyük bir güven veriyor. Sayelerinde psikoloji çok iyi yerlere geldi. Bütün mesleklere ilgi azalabilir ama psilojiye olan ilgi azalmayacak hatta ilerideki günlerde ilgi daha da artacaktır.
Kamusal alandaki gelişmelerden halkın bakış açısı, psikiyatristler ile olan ilişkilerden bahseder misiniz?
Psikologların henüz bir çalışma yasası, bazı nedenlerden dolayı yok. Psikologların alanları çok fazla olduğu için yasa hazırlanması zorlaşıyor. Belki toplu bir halde psikolog tanımı yapmak ve yasa hazırlamak zor. Sağlık Bakanlığı işin sadece klinik yönü ile ilgileniyor, diğer alanlarla ilgilenmiyor. Mesela endüstri alanını ile Çalışma Baklanlığının ilgili olduğunu söylüyor. Bir bütün olarak yasa çıkamıyor. Yasa olmadığı zaman uygulamaya geçmek da zor oluyor. Çalışma koşulları, yasa olmadığından dolayı sağlıklı değil. Örneğin ben 1200 TL maaş alırken 5000 TL ye test uygulayan bir grup psikolog il il dolaşıp, zeka testleri yapıyorlar ve çocuklara bir diploma veriyorlardı. Bunu ancak çocuklar başarısız olupta anneler bize başrunca farkettik ve ben bir yasamız olmadığı için, bunlarla ancak vergi yasası vasıtasıyla savaşabildim.
Mesleki rakabetten dolayı Psikiyatristler ile ilişkiler sağlıklı olamıyor. Yanlış iletişimler ve inanışlar var. oysa alanlar farklı ve yapılacak o kadar çok iş varki 24 saat, tüm mezunlar çalışsak gene de bir sürü iş kalacaktır. Aralarındaki çatışma insanlığa zararlıdır. Çünkü insanlar bu alanda ulaşmaları gerektiği sağlıklı konuma ulaşamıyorlar. Oysa herkesin ayrı işler yapabileceği ortak bir alan oluşturulmalıdır. Beraberlik kavramı iyi değerlendirilmeli ve herkes birbirine destek olmalıdır. Eğitimciler ile yaşanan çatışmalar da herkesin nerede çalışması gerektiğinin bilinmesiyle çözülebilir.
Klinik psikoloji alanında ne gibi gelişmeler oldu, anlatır mısınız?
Dışarıdaki gelişmeler ile bağlantılıdır. Bunlar ekonomiden, eğitime kadar çeşitlenebilir. Psikologlar giderek daha bilinçleniyorlar, mesela iki dil biliyorlar.
Çok şikayet ediyoruz ama bu şikayetlerin sadece bir parça doğruluk payı var, geri kısmı ise güzel.
Stajın mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü alanı değişik ortamlarda, eğitim sürecinde tanımalıyız. Böylece daha bilinçli olarak bir alana yöneliriz. Örneğin sosyal çalışmacılar 3. ve 4.sınıflarda alana çıktıklarıiçin, onları bizlerden daha şanslı olarak görüyorum. Kişi mastır sırasında neyi istediğini anlayınca bırakıp gidiyor ve o zamanda yazık oluyor. Bu benim zamanımdan beri böyle.
Psikoloji öğrencilerini karşılaştırdığınızda, şimdi ve geçmiş arasında ne gibi farklar gözlemliyorsunuz?
Öğrencilerin seçme şansları arttı. Alanlar çoğaldıkça , öğrenciler kendilerine uygun alanı seçme imkanı buldular. Ayrıca yabancı dil bizim açımızdan çok gerekli.
Toplumun bakış açısı nasıl değişti?
Çok olumlu yönde değişti. İnsanlar kendilerini daha iyi hissetmek, birşeyleri paylaşmak için bile psikoloğa gelebiliyorlar. İnsanlar sadece hastalık için gelmiyorlar ve paylaşıma hazır, ne istediklerini bilerek geliyorlar. Türkiyenin dört bir yanından talep var ve biz bunları karşılayamıyoruz.
Bu gelişmelerde neler etkili sizce?
İnsanlar olumlu sonuçları görüyorlar ve psikoloğun ne işe yaradığını anlıyorlar. Ayrıca TV ve okullar ile işbirliği çok önemli.
Herkes psiloloğa gitmeli mi? Ve çok bağımlı olmanın zararları var mı?
Psikolog meslekte iyi ise ve istismar yoksa tabi bir zararı yok. Çünkü insanlar tek bir görüşme ile bile problemlerine çözüm yolları bulabiliyorlar. Eğer psikolog, gelen insanları kendine bağımlı kılmaya çalırsa, orada istismar başlıyor.
Son olarak söylemek istediğiniz birşeyler var mı?
Eskiden çok ciddi varoluş mücadeleleri yaşadık. Bu mesleğin varoluş mücadelesiydi. Çünkü başlangıçta GATA'da bize 'hiçbir şeye dokunmayın, yeterki ayak altında dolaşmayın' denirken ve biz hiç bir şey yapamazken, daha sonra bizim imzamız olmadan raporlar onaylanmıyordu. O zamandan bu zamana psikologların yapacağı işler daha belirginleşti. Yokluk edebiyatı ile değil de, 'ben varedebilirim' bakış açısıyla yaklaşılırsa birşeyler yapılabilir. Zaten bir bilimin yerleşmesi açısından 50-60 yıl kısa bir süre.
Bize bir anınızı anlatır mısınız?
Bir gün, otistik bir çocuğa sahip bir anne büyük bir suçluluk duygusuyla geldi. Kadın babasının ölümü sonrasında, çocuğuyla fazla ilgilenemediğini ve bunlardan dolayı çocuğunun otistik olduğunu düşünüyordu. Bir süre konuştuktan, ağladıktan sonra kadın dışarı çıktığında 'o ne has kadındı öyle, o konuştu ben ağladım, ben konuştum ben ağladım, çocukta otistikmiş, nasıl olsa iyileşir' demesi ve kapıdan çıkarken son bir kez bakışı, inanılmaz güzel birşeydi benim için.